Kültür ve kültürlenme nedir kısaca açıklayarak yazıma başlamak istiyorum.
Kültür kavram olarak; Latince' de bakmak veya yetiştirmek anlamına gelen 'colera' veya 'cultura' fiillerinden geldiği kabul edilir.
XVIII. Yüzyıldan önce cultura sözcüğü ekip biçmek anlamında kullanılmıştır ve daha sonra ilk kez Voltaire tarafından insan zekasının oluşumu, gelişimi ve geliştirilmesi anlamında kullanılmış olup ardından 'kültür' haline gelmiştir.
Kültür içgüdüsel ya da kalıtımsal değil, her insanın doğduktan sonra yaşayarak kazandığı, öğrendiği bilgi, davranış ve alışkanlıklardır.
Kültür, tarihsel bir süreç içinde oluşan ve oluşturulan toplumdaki sosyal etkileşimleri; bilgi, inanç, hukuk, ahlak, gelenek gibi insanların her türlü alışkanlık ve yeteneklerini içeren bir olgudur.
Kültürün kazanılması önce ailede daha sonra ise okulda, iş hayatında ve toplumda, öğrenme ve uyumlaşma süreçlerinin yardımıyla gerçekleşir.
Kültürlenme;
Kültürleme süreci bireye hayatı boyunca kolay kolay değiştiremeyeceği bir kişilik yapısı (şahsiyet) kazandırır.
Kültürleme okul öncesinde, ailede başlayıp okul dönemi sonunda hızını alır. Her toplumun, kurumun kültürü ve kültürlenmesi dahili ve harici faktörlerle oluşmaktadır.
Burada önemli olan bu oluşumu kendi başına bırakmak değil, bilinçli bir biçimde oluşturmak ve koruyarak yönetmek ve geliştirmektir.
Kültür, bir toplumun parmak izidir ve tarihi, inançları, değerleri, davranışlarıyla tek kimliğidir.
Bununla beraber günümüzde birçok toplum, kültür değişimini bilinçli bir şekilde kullanarak, olumlu bir güç haline getirebilmektedir.
Bizler çocuklarımızın, vatandaşlarımızın, halkımızın kendiliğinden olumlu alışkanlıklar edinmesini bekliyoruz. Herhangi bir şeklide bilinçli bir planlama ile hangi alışkanlıkları edinmesi gerektiğini ortaya koymadan ve bunları yönetmeden ahlaklı, sevgi dolu, saygılı ve iyi huylu insanlar olmalarını bekliyoruz.
Öncelikle aileden başlayalım; ebeveyn olarak çocuklarımızın şu alışkanlıkları edinmesini şu alışkanlıkları da edinmemesi konusunda bir çalışma yapmıyoruz. Örneğin çocuklarımızın hayvanları, doğayı sevmesini, kitap okumasını, büyüklerine, arkadaşlarına saygılı olmasını, telefon vb. elektronik cihazlardan uzak durmasını, yumurta yemesini, sebze yemesini, zararlı içecek ve yiyeceklerden uzak durmasını, istiyoruz.
Ancak biz elimizde telefon ile oynarken, televizyon izlerken çocuğumuzun kitap okumasını istiyoruz. Bizler sigara içerken, hayvanlara doğaya sevgi göstermezken onlardan bunu istiyoruz. Sizce bu durumu gören çocuklarımız arzu ettiğimiz alışkanlıkları edinebilir mi? Hayır onlara rol modeller olmadan onlara örnek olmadan bunu asla başaramayız.
Aynı şekilde okullarımızda çocuklarımızın davranış ve kişiliklerine dönüşecek alışkanlıklarını yönetmiyoruz. Çocuklarımız öğretmenlerinden arkadaşlarından görerek alışkanlık ediniyor. Öğretmenini sigara içerken gören bir öğrencinin sigara içme alışkanlığından uzak durması mümkün müdür?
Aynı durum sokaktaki vatandaşlarımız içinde geçerlidir. Sokakta hayvanlara, doğaya ve insana saygı duymayan, kırmızı ışık yanarken geçip giden, yerlere çöp atan, tüküren bir toplumdan çocuklarımız hangi olumlu alışkanlıkları edinebilir.
Kuruluşlar personel alımı yapıyorlar, ancak onların kurumun kültürüne uygun alışkanlık edinmelerini bekliyorlar. Ancak bu durumu kendi akışına bırakıyorlar. Personel kimle çalışıyorsa, kiminle göreve gidiyorsa o kişinin huylarını, alışkanlıklarını ediniyor.
“Üzüm üzüme baka baka kararır”, “Kıratın yanında duran ya huyundan ya suyundan” atasözünü içimize sokan anlayış bizim kültürlenmeyi yönetmemizin önündeki önemli bariyer olmuştur.
Belirli bir yaşın üzerinde olanlarımız az ya da çok köy hayatını ekip biçmeyi biliriz. Kültürün kökeni ekip biçmek anlamına geliyor dedik. Siz tarlasına herhangi bir tohumu ekmeden arzu ettiği ürünü alanı gördünüz mü? Bu mümkün değil. Peki herhangi bir tohum ekmeden çocuklarımızın istediğimiz alışkanlıkları edinmesi mümkün müdür?
Sokaklardaki kadın cinayetleri, çocuk tecavüzleri, birbiri ile kavga edenleri gören, televizyon, sosyal medyadaki görüntülerden hangi olumlu davranış ve alışkanlık edinecek çocuklarımız. Onların gelecek kaygılarını yönetmeyen aile, toplum ve devlet asla sağlıklı gelecek oluşturamaz.
Şu an güncel bir konu olan eski milletvekillerin trafik cezalarını meclis ödesin. Bu konuya da vatandaşın cebinden çıkacak ekonomik sonuçları diye büyük tepki var yazılı ve görsel basında. Asıl gözden kaçan ve maliyetinin hesabı bile yapılamayacak olan şey, trafik kurallarına uymayan ve topluma, çocuklarımıza kötü örnek olacak bu vekillerin bizim oluşturmaya çalıştığımız doğru davranışlara alışkanlıklara çok kötü örnek olacağını ne yapacağız. Bizim toplumumuzda hiç kimse topluma kötü örnek olacak davranışlarda bulunamaz ve bu davranışlara asla meclis veya başka bir güç onay veremez düşüncesinde olmalıyız.
Sonuç olarak, Joponya, Fillandiya ve gelişmiş toplumların kültür ve hikayelerini okuyoruz biliyoruz. Bizler kültürlenmeyi (alışkanlık edinmeyi) kendi haline bırakmış bir milletiz. Gelin aileden başlayarak, okullarımızda iş yerlerimizde ve toplumda insan odaklı, sevgi odaklı, ahlak odaklı, inanç odaklı, adalet odaklı, doğa ve çevre odaklı, beslenme odaklı, hukuk odaklı vb. doğru davranış ve alışkanlıkları belirleyelim ve bir seferberlik yaklaşımı ile toplumsal geleceğimizi inşa edecek değişimi gerçekleştirelim.
Sevgi ile kalınız
Hidayet ŞAHİN
(Uluslararası Kalite Uzmanı ve Eğitimci)
Gayet güzel içerikli bir yazı olmuş…
Kültür…
Kültürün oluşumu ve üzerimizdeki etkileri…
Vekillerin trafik cezası muafiyeti…
Yeni yetişen çocuklarımıza bıraktığı etkisi ve dışarda kuralsızlıklara alışmış bir toplum…
Duyarlı olmak ve uygulamada toplum kültürünü korumak durumundayız..