Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Hırsızlık yaparak malına, vücudunu yaralayarak vücuduna kasteden daha pek çok suçu işleyerek milletin yüreğini yakan kişilerin adliyelerin bir kapısından girip diğerinden çıkmasına yol açmayacak bir çerçeveyi oturtmamız gerekiyor. Bakanlığımız bu konudaki hazırlıklarını sürdürüyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen Hakim ve Cumhuriyet Savcısı Kura Töreni’nde konuştu.
AK Parti hükümetleri döneminde inşa edilen 245 adalet sarayı ile adalet teşkilatını yaptığı işin saygınlığına yakışır fiziki mekanlara kavuşturduklarını söyleyen Erdoğan, “Bugün pek çok ilçemizin ve ilimizin en özgün binaları adalet saraylarıdır. Hakim ve savcı sayımızı 17 bine çıkartarak mahkeme sayılarını arttırarak dosya yığılmalarının büyük oranda önüne geçtik. Sizlerle birlikte bugün bu sayı 19 bini geçmiş oluyor. Bakanlık personel sayısını 61 binden 140 bine çıkartarak mahkemelerin çalışmalarını kolaylaştırdık. İstinaf mahkemelerini faaliyete geçirerek hem Yargıtay ve Danıştay’daki yoğunluğu azalttık hem de kararların sonuçlanma süresini kısaltarak adaletin işleyişinin hızlanmasını sağladık. Kamu denetçiliği, arabuluculuk, uzlaştırma gibi yöntemlerle anlaşmazlıkların mahkemelere gelmeden çözülmesini sağlayacak alternatif yollar getirdik. Yargı sistemimizin yıpranmasına yol açan tartışmaları sona erdirecek pek çok düzenlemeyi hayata geçirdik. Askeri mahkemelerin kaldırılmasından hakimler ve savcılar kurulunun yapısına kadar pek çok alanı kapsayan bu reformlar sayesinde yargının itibarını yükselttik” ifadelerini kullandı.
“MİLLETİMİZLE BİRLİKTE BU DARBE GİRİŞİMLERİNİ BAŞARISIZLIĞA UĞRATTIK”
Türkiye’yi 15 Temmuz darbe girişimine getiren süreçte yargı içindeki terör örgütü mensuplarının çok önemli rollerinin olduğuna dikkat çeken Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Milletimizle birlikte bu darbe girişimlerini başarısızlığa uğrattık. Terör örgütünün diğer kurumlarımızdaki uzantıları gibi adalet teşkilatımızdaki militanlarının da kökünü kazıyoruz. Daha var. Bunlar virüs. Aynen vücuttaki virüsler gibi. Ama temizleyeceğiz. 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılması sürecinin tamamen demokratik hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde yürütülmesinde ülkesinin ve milletinin emrinde görev yapan hakim ve savcılarımızın çok büyük katkısı vardır. Bugün tüm dünyaya göğsümüzü gererek Türkiye’nin demokrasi ve özgürlük destanını anlatabiliyorsak bunu hakim ve savcılarımızın o gece gösterdikleri dirayete borçluyuz. O gece ülkesi ve milleti için göreve koşan, günler boyunca hiç dinlenmeden çalışan hakim ve savcılarımıza şükranlarımı sunuyorum. Adalet teşkilatımız içindeki tüm terör örgütü mensuplarını temizlediğimizde bazıları sandılar ki ortaya bir zafiyet çıkacak, hizmetler aksayacak. Oysa tam tersi oldu. Hakim ve savcılarımızın gayretleri, bakanlığımızın aldığı tedbirler kısa sürede yetiştirilerek adliyelerimizde göreve başlayan genç arkadaşlarımızla yargı her zamankinden daha güçlü hale geldi. Davalar daha kısa sürede sonuçlandırılıyor, yargı kararlarıyla ilgili tartışmalar giderek azalıyor, milletimizin bu önemli kuruma olan güveni giderek artıyor. Diğer kurumlarımız gibi yargımızın içinde de kesinlikle kamplaşmalara, yasa dışı örgütlenmelere kesinlikle izin vermeyeceğiz. Bize şu veya bu şahsın, grubun, ekibin emrinde değil, sadece ve sadece devletinin, milletinin emrinde kanunların gösterdiği istikamette görev yapacak hakimler, savcılar, adliye personeli lazım. Bağlılığı devlete olmayacak, adına hüküm verdiği milletine hizmet için çalışmayacak, tek ölçüsü hukuk ve adalet olmayacak hiç kimseye o kutsal çatı altında yer yoktur. Müslüman aynı delikten iki defa ısırılmaz. Önümüzde 1960, 1980 darbesi, 28 Şubat dönemi ve FETÖ gibi örnekler dururken yargının, hukukun temel ilkeleri milletin hizmeti dışında bir yere irtibatlandırılmasını asla rıza gösteremeyiz. Bugün kura çekerek görevlerine başlayacak olan hakim ve savcılarımıza baktığımda şu anda karşımda tam bir Türkiye manzarası görüyorum. Her şehirden, her bölgeden, her kökenden, her meşrepten, her siyasi, sosyal, kültürel katmandan kardeşlerimiz hakim ve savcı olarak milletimize hizmet etmeye hazırlanıyor. Doğrusu da budur. Sizlere bu imkanları sağlayan ülkenize ve milletinize borcunuzu çok çalışarak, en adil, doğru ve en hakkaniyetli kararların altına imza atarak vermenizi bekliyoruz. Bu ülkenin her bir vatandaşı adliye kapısından içeri girdiğinde hukuk önünde hakkını alacağını biliyorsa işte o zaman hep birlikte huzuru kalple hayatımıza devam edebiliriz. İşte o güne kadar hiç birimize durmak yok, dinlenmek yok. Her iş gibi yargının da gerisinde sağlam bir zihni ve kalbi temel almak zorundadır. Adalet arayışı ilk insanla birlikte başlayan ve kıyamete kadar sürecek olan bir mücadelenin adıdır. Tarihteki büyük devrimlerin gerisinde de hep adalet arayışı ve onun uygulamasına ilişkin talepler vardır. Dünyada gelip geçmiş tüm büyük düşünür ve devlet adamlarının üzerinde en çok kafa yordukları konuların başında da adalet kavramı gelir. Adalet ile hakikat, ahlak, devlet, toplum, birey, akıl, rejim, güç, erdem arasında ilişki kuran yüzlerce, binlerce özlü söz ver. Adalet Mülkün Temelidir sözü bunlardan biridir. Bir başka ifadeyle bizler, devletin temeline adaleti yerleştiren bir medeniyetin temsilcileriyiz. Adalet ile verilen bir hükmü ömür boyunca yapılan ibadete denk gören bir Peygamberin ümmeti olarak adaleti sadece devletin değil, hayatımızın da merkezine yerleştirmemiz şarttır. Adaletin ifası için gerisinde güçlü bir devlet mekanizmasının ve hukuka saygılı bir toplumsal sistemin bulunması gerekir. Ülkemizin yaşadığı en büyük felaketlerin başında geçmişte adalet teşkilatımızın çeşitli sebeplerle örselenmiş olmasının geldiğini düşünüyorum. Bir ülke için vicdanları yaralayan kararlara imza atan çarpık bir adalet sisteminin toplumun gözünde kaybettiği değer kadar ağır bir bedel yoktur. Türkiye bu bedeli defalarca ödemek zorunda kalmıştır. Bunun için adalet teşkilatımızın üzerine bu kadar titriyor, her meselesiyle yakından ilgileniyoruz. Bu hususu çözmeden diğer hiçbir hususun üstesinden gelemeyiz. Katettiğimiz mesele çok önemli ama önümüzde hala çözmemiz gereken sorunlar vardır.”
“YÜRÜTME OLARAK MİLLETİMİZİN BEKLENTİSİ DOĞRULTUSUNDA BU HAZIRLIĞI YAPMAKLA SORUMLUYUZ”
Af teklifine ilişkin de bir değerlendirmede bulunan Erdoğan, “Kanunlarımızın uygulamasında milletimizi rahatsız eden, adalet duygusunun oluşmasına engel olan hususların bulunduğu bir gerçektir. Son af tartışmaları mahiyeti itibariyle bu rahatsızlığı daha da arttırmıştır. Bunun için arkadaşlarımızdan gündeme getirilen af tartışması ile uğraşmak yerine hem içeriğin hem uygulamanın mahşeri vicdana uygun hale getirilmesi yönünde bir çalışma başlatmalarını istedim. İnsanlarımızın, mesela hırsızlık yaparak malına, vücudunu yaralayarak vücuduna kasteden daha pek çok suçu işleyerek milletin yüreğini yakan kişilerin adliyelerin bir kapısından girip diğerinden çıkmasına yol açmayacak bir çerçeveyi oturtmamız gerekiyor. Bakanlığımız bu konudaki hazırlıklarını sürdürüyor. Hakim ve savcılarımız kürsü tecrübeleriyle, yüksek yargı organlarındaki arkadaşlarımız dosya birikimleriyle, akademisyenlerimiz teorik yaklaşımlarıyla bu çalışmaya katkı vereceklerdir. Yürütme olarak milletimizin beklentisi doğrultusunda bu hazırlığı yapmakla sorumluyuz. Nihai tasarruf yasama organımıza, meclisimize aittir” açıklamasında bulundu.
Türkiye’nin büyük hedefleri olan bir ülke olduğunu ve hedeflere ulaşmak için pek çok riski göğüsleyerek tarihi bir mücadele yürütüldüğünü belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
“Attığımız her adım dostlarımızı ve kardeşlerimizi sevindirirken, ülkemiz ve milletimizle ilgili olumsuz düşünceleri olanları da inanın ürkütüyor. Bu süreçte kendi ülkemizde adaleti tesis etme yolunda mesafe kat ederken uluslararası alanda çok büyük adaletsizliklerle karşılaşıyoruz. Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi gözümüzün önünden geçirdiğimizde 2004 yılından beri bize verilen hiçbir sözün tutulmadığını görüyoruz. Serbest dolaşım ve mali yardımlar başta olmak üzere diğer aday ülkelere sağlanan imkanlar Türkiye’den esirgenmiştir. Bu çifte standardın ne Avrupa Birliği hukukunda ne de vicdanlarda yeri olmadığı çok açıktır. Buna rağmen biz kendi yükümlülüklerimizi yerine getirerek kimsenin eline aleyhimizde kullanabilecekleri koz vermemeye gayret ediyoruz. Benzer bir adaletsizliği Suriye konusunda yaşadık. Terör örgütlerinin cirit attığı Suriye’den, ülkemize yönelik tehditler yıllarca görmezden gelindi. Kendi güvenliğimizi sağlamak için harekete geçtiğimizde önümüze çıkartılmadık engel bırakılmadı. Amerika yönetiminin son dönemde ülkemize yönelik tutumları da yine aleni bir adaletsizlik örneğidir. Bu ülke elini milletimizin kanına bulamış bir terör örgütünün elebaşını ve mensupların koruyup kollamakla kalmıyor aynı zamanda sınırlarımız boyunca bir başka terör örgütünü de palazlandırıyor. Türkiye’ye yönelik adaletsiz yaklaşımlar sergileyen daha başka ülkeler de var. Tüm bunlara karşı biz küresel adalet çağrımızı ısrarla her platformda dile getiriyoruz. Suriye krizinin tüm insani yükünü Türkiye’nin üzerine yıkanlar, yük paylaşımından kaçarak burada da bir adaletsizlik örneği sergiliyorlar. Sınırlarını kapatarak mültecileri Akdeniz’in serin sularında ölüme terk ederek kendi güvenliklerini sağladıklarını düşünenlerin elbette adalet umurlarında olmaz. Ama bu çarpıklık sürdürülebilir değildir. Hayatları kararan masumların feryadı ve ahı eninde sonunda bu felaketin müsebbiplerinin rahatlıklarını kaçıracaktır. Biz kendimizle birlikte tüm mazlumların ve mağdurların sesi, nefesi, güvencesi olmaya devam edeceğiz. Milletimizin yaptığı fedakarlığın, gösterdiği sabrın farkındayız. Bunların hiçbiri boşa gitmeyecektir. Bölgesel ve küresel değişimin ayak sesleri, sağırlaşmış kulakların, nasırlaşmış vicdanların dahi duymazdan, görmezden gelemeyeceği kadar güçlenmiştir. Türkiye Allah’ın izni ve yardımıyla bu süreçten alnının akıyla çıkacaktır. İşte o zaman ecdadımızın tarihe eklediği altın sayfalara bir yenisini daha ilave etmiş olacağız.”
(İlker Turak - Derya Yetim /İHA)