MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bedelli askerlikte 28 günlük eğitimin gereksiz olduğunu belirterek, “28 günlük teorik eğitim de nedir? Bedelliden istifade edecek kardeşlerimiz 28 günde deyim yerindeyse ‘yaylalar yaylalar’ türküsünü bile öğrenemeyeceklerdir. Bedelli olacaksa, 28 güne ne gerek vardır, bu kadar zahmete lüzum olacak mıdır” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabı üzerinden gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kıbrıs Barış Harekatı’nın 44. yıldönümü vesilesiyle mesajlarına Kıbrıs konusunda başlayan Bahçeli, “Kıbrıs bir adadan daha ötesidir, Türk vatanıdır. Kıbrıs bir coğrafyadan daha fazlasıdır, milli davadır. Kıbrıs; çözüm oldu olmadı, anlaşma sağlandı sağlanmadı karmaşasına havale edilemeyecek büyük bir değerdir, nitekim tarih ve hatıralarımızın kalp atışıdır. Hülasa Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır. Bu gerçek değişmeyecek, değiştirmeye yeltenenler ademe mahkum olacaklar, hayat boyu mahcubiyet yaşayacaklardır. Milli karakter milli kadere yön çizer, milli tarih milli istikbale yol verir. İstiklal onuru bu yönden, bu yoldan yükselir. Eğer bu onurdan mahrum düşersek ne tutunacak bir dalımız, ne de sığınacak bir limanımız kalır” ifadelerini kullandı.
Kıbrıs’ın Türk milletinin Akdeniz’deki milli mukavemeti ve şehit emaneti olduğuna vurgu yapan Bahçeli, “Kıbrıs’ta yıllarca kalıcı ve adil barış ortamı arandı. Seri ve sürekli görüşme turları atıldı. Uluslararası düzeyde müzakere kapıları aralandı, sorun tespiti yapılıp çözüm ümitleri aşılandı. Ne var ki bir arpa boyu mesafe alınamadı. Kaldı ki art niyetli adımlarla alınması da zordu. Gömleğin ilk düğmesi hep yanlış iliklendi. Müspet ve yapıcı diyaloglar yerine, maksatlı ve marazi diplomasi öne çıktı. Devasa bir milletten taviz istendi, hatta tarihi haklarından vazgeçmesi beklendi. Çözüm dayatmaları devamlı önyargıya hapsedildi, ödün verme üzerine bina edildi. Kıbrıs’ın ruhuna nüfuz eden, duruşuna hakim olan, damarlarına kadar işleyen Türk varlığından rahatsız olan karanlık çevreler engel üstüne engel çıkardılar. Vicdanlarına diktikleri bariyerlerle, zihniyetlerine düşürdükleri lekelerle çözümsüzlüğün failleri, çarpıklığın fanileri oldular. Aslında dedikleri şuydu, çözümden anladıkları da şu şekildeydi: ‘Kıbrıs’ı terk edin, milli ve tarihi haklarınızı çiğneyin, Türklüğün Akdeniz’de boğulmasına sessiz ve seyirci kalın!’ Bu Rum komplosuydu. Bu Enosis kumpasıydı. Tutar mı, asla! Olur mu, kesinlikle hayır” açıklamasında bulundu.
“KIBRIS’TAN TAVİZ VERİRSEK ANADOLU’YU ATEŞE ATARIZ, KIBRIS’TAN ÇEKİLİRSEK ANKARA’DA ÇÜRÜMEYE BAŞLARIZ”
“Türksüz Kıbrıs kalpsiz beden gibidir. Türksüz Akdeniz feci kuraklıktan sonra kuruyan göl veya nehre benzer” diyen Bahçeli, mesajına şöyle devam etti:
“Anlayacağınız, abes olduğu kadar akıl dışılıktır, tarih dışılıktır, tek kelimeyle hezeyan ve hüsran derinliğidir. Kıbrıs’ın Türklüğünü herkes inkar etse tarih etmez, herkes ihmal etse maşeri vicdan etmez, dahası affetmez. Türk milleti namertliği hazmetmez. İki kesimli; adaletin ve eşitliğin paydasında buluşmuş iki toplumlu bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ulaşılırsa ne ala, aksi halde kendi göbek bağımızı kesecek gücümüz, kendi ayaklarımız üzerinde duracak takat ve özgüvenimiz hamdolsun vardır, yeri geldiğinde bu gösterilecektir. 20 Temmuz 1974’te, zulüm ve eziyetler arşa çıkınca, Ayşe de tatile çıktı! Türkiye Cumhuriyeti isabetli ve iradeli bir şekilde, milli namusa musallat olan Rum emellerine haddini bildirdi, gerekli ve gecikmiş dersini çok şükür verdi. Bununla övünüyoruz. Kıbrıs Barış Harekatı’nın 44’üncü yıldönümünde sahnelenen milli kahramanlığı saygıyla anıyorum. Bu Harekatın öncesi ve sonrasında şehit düşen millet evlatlarına Allah’tan rahmet diliyorum. KKTC’nin 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nı tebrik ediyorum. Bilinsin ki, Kıbrıs’tan taviz verirsek Anadolu’yu ateşe atarız, Kıbrıs’tan çekilirsek Ankara’da çürümeye başlarız. Böylesi bir zillete hiç kimse tamam demeyecek, tamah etmeyecektir.”
“BEDELLİ OLACAKSA, 28 GÜNE NE GEREK VARDIR? BU KADAR ZAHMETE LÜZUM OLACAK MIDIR”
Son günlerde çokça tartışılan bedelli askerlik ve 28 günlük eğitim konularına da değinen Bahçeli, “Tam bu sırada süresi 28 gün olarak belirlenmiş bedelli askerliğin konuşulmasına şahit oluyoruz. Askeri ihtiyaçlar elbette gözetilmiş, dikkate alınmıştır. Meşru herhangi bir sebeple askerliğini yapamayan insanlarımızın yığılması da söz konusudur. Buraya kadar diyeceğim bir şey yoktur. Bedelli askerliğin çıkmasını olumlu görüyor, gereğinin yapılmasını arzu ediyorum. Ancak 28 günlük teorik eğitim de nedir? Bedelliden istifade edecek kardeşlerimiz 28 günde deyim yerindeyse ‘yaylalar yaylalar’ türküsünü bile öğrenemeyeceklerdir. Bedelli olacaksa, 28 güne ne gerek vardır? Bu kadar zahmete lüzum olacak mıdır” dedi.
Askerliğin teorik eğitiminin doğru bir değerlendirme olmadığı görüşünde bulunan Bahçeli, “Madem bedelli askerlikle ilgili düzenleme yapılacak, o zaman bunca kafa karışıklığı ve karmaşaya niye ihtiyaç duyulur? Adı üstünde bedelse verilir, sonuçta ilgililer terhis edilir. Bedelli askerlik tartışmalarını uzatarak canıyla bedel ödeyen kahramanlarımızın ruhlarını ve fedakarlık numunesi evlatlarımızın duygularını incitmemek asıldır, esastır, şarttır, elzemdir, temennimdir” değerlendirmesini yaptı.
“YAHUDİ ULUS DEVLETİ YASASI ŞİDDETLİ PROVOKASYONDUR, AÇIK VE KATEGORİK BİR TAHRİKTİR”
İsrail Parlamentosunda dün kabul edilen “Yahudi Ulus Devleti Yasası”na dair açıklama yapan Bahçeli şunları aktardı:
“Yahudi Ulus Devleti Yasası şiddetli provokasyondur, açık ve kategorik bir tahriktir. Kudüs’ün başkent olarak tanınmasından sonra yeni bir meydan okuma bölgesel dinamikleri alt üst edecektir. Buna da kimsenin hakkı yoktur. İsrail’in ırkçı girişimi ve Filistinli kardeşlerimizi yok sayan bu yasal düzenlemesini kınıyor, adım adım felakete doğru kaydığını ikazla ifade ve ilan ediyorum. Bu terazi bu sıkleti çekmez, Evanjelist ve Kabala tertibi asla dikiş tutmaz. Filistin topraklarını işgale kalkışan, İslam’ın manevi ve tarihi mirasına sataşan ve ağır saldırı düzenleyen Siyonist bozgunculuk mutlaka kaybedecektir. İsrail sadece ateşle değil, bizzat bölgesel ve küresel dengeyle oynamakta, bunda da ısrar etmektedir. Ancak rüzgar eken fırtına biçerek eninde sonunda layığını bulacak, maneviyatın ve muazzam tarihi hakikatin hisarlarına çarpacaktır.”
(Caner Ünver/İHA)