Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Amerika Birleşik Devletlerine tepki göstererek, "Menbiç yol haritası planlandığı şekilde hayata geçirilmesi gerekiyor. Oyalama taktiği büyüyen bir sorun olmaya başladı” dedi.
Beştepe’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabinesi toplantısı sonrasında açıklamalarda bulunan Sözcü Kalın, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularına cevap verdi.
“OYALAMA TAKTİĞİ BÜYÜYEN BİR SORUN OLMAYA BAŞLADI”
Menbiç’te sürecin yavaş ilerlemesine ilişkin sorulan soruya cevap veren Kalın, bu konuda oyalama taktiklerinin devreye girdiğini belirtti. Kalın, “Bizim her düzeyde Amerikalı mevkidaşlarımıza söylediğimiz, artık bu oyalama taktiklerinin bir kenara bırakılması ve Menbiç yol haritasının planlandığı şekilde hayata geçirilmesi. Bir tarih açıklıyoruz, bunda bakıyorsunuz şu veya bu gerekçe ile bir takım gecikmeler, ertelemeler yaşanıyor, o yüzden size bir tarih veremiyoruz. Şu veya bu gerekçe ile tarihler hep öteleniyor. Biz artık bunun durmasını istiyoruz. Oyalama taktiği büyüyen bir sorun olmaya başladı” diye konuştu.
“AMERİKAN YÖNETİMİNİN PYI-YPG’YE VERDİĞİ BU DESTEĞİ ARTIK SONLANDIRMASIDIR”
PYD-YPG’nin Fırat’ın doğusuna geçmesine ilişkin Kalın, “Terör örgütünün her unsuruna karşı Suriye sahasında biz kendi ulusal güvenliğimizi garanti altına alacak adımları her an atarız, geçmişte attığımız gibi. Bizim beklentimiz Amerikan yönetiminin PYI-YPG’ye verdiği bu desteği artık sonlandırmasıdır. DEAŞ ile mücadele diye bir bahane kalmamıştır. Başka gerekçelerle Amerikan yönetiminin, yeni bir politika ile Suriye’de kalmak istediğini biliyoruz. Özellikle İran’a karşı orada askeri mevcudiyetini bulundurmak istediğini biliyoruz. Bu gerekçe ile yapılması halinde bölgedeki gerginlikleri nasıl tırmandıracağını biz görüyoruz” şeklinde konuştu.
“KİMSENİN TÜRKİYE’YE GELMESİ SÖZ KONUSU DEĞİL”
İdlib’ten çekilen silahlı terör gruplarının nereye gittiği yönündeki soruya cevap veren Kalın, “Kimsenin Türkiye’ye gelmesi söz konusu değil. Şuanda herkes yerinde duruyor. Mutabakat çerçevesinde belirlenen sınırların gerisine çekiliyorlar” dedi.
Türkiye’nin 12 tane askeri gözlem noktası olduğunu, bundan sonra da ihtiyaca binaen takviye edileceğini söyleyen Kalın, konu ile ilgili Ruslarla yapılan görüşmelerin devam ettiğini belirtti. Kalın, “İdlib konusunda gerek siyasi çözüm, gerek mültecilerle ilgili meselede bütün yükün Türkiye’nin omzuna yüklenmesi doğru değil. Türkiye tek başına İdlib’te 3,5 milyon insana yardım edemez. Bu sadece Türkiye’nin sorumluluğu değildir. Suriye sahasında bulunan aktörlerin hepsinin ortak sorunudur” ifadelerini kullandı.
“SUUD VATANDAŞI OLAN KİŞİ HALEN SUUDİ ARABİSTAN’IN İSTANBUL BAŞKONSOLOSLUĞUNDA”
Suudi Arabistan kökenli bir gazetecinin İstanbul’da bulunan Suudi konsolosluğuna girdikten sonra haber alınamadığına ilişkin iddialara cevap veren Kalın, “Adı geçen kişinin nişanlısı da ilgili birimlerimize ulaştı, bir nikah işlemleri için kendisinin oraya gittiği bize ifade edildi. Saat 13.00 civarında girdiği ve bir daha kendisinden haber alınamadığı, ilgili birimlerimiz ve emniyet birimlerimiz konuyu takip ediyorlar. Bize ulaşan bilgi, şuan itibariyle bu Suud vatandaşı olan kişi halen Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda. Konuyu yakından takip etmeye devam edeceğiz. Böyle bir olayın bir kere uluslararası hukuk boyutu var, Türkiye Cumhuriyeti hukuku boyutu var, insani boyutu var. Bütün yönleri ile bunu değerlendirmek durumundayız. Umarım bu iş suhuletle çözülür” açıklamasında bulundu.
“BU KONUDA HERHANGİ BİR DEĞİŞİKLİK SÖZ KONUSU DEĞİL”
Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili bir gündem olup olmadığının sorulması sonrasında konuşan Kalın, “Bu konu kabinenin gündeminde yok. Tabi ki Meclis ayağı ayrı bir konu. Hükümet nazarından bakıldığında konu bugün de gündeme gelmedi, bu konuda herhangi bir değişiklik söz konusu değil” dedi.
Zorunlu askerliğe yönelik bir düzenleme olup olmadığı konusuna açıklık getiren Kalın, “Bu uzun vadeli bir proje. Bugün itibariyle yürüyen bir çalışma var diyemem. Şuan itibariyle yeni bir düzenleme, tasarı gündemde değil” diye konuştu.
“TÜRKİYE CUMHURİYETİ EKONOMİSİNİ TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN İLGİLİ BİRİMLERİ YÖNETİR”
McKinsey danışmanlık şirketi ile ilgili tartışmanın nereden çıktığının malum olduğunu söyleyen Kalın, “Bir tarafta biz hep, Türkiye serbest piyasa kuralları çerçevesinde küresel ekonomiye entegre biçimde bundan sonraki maliye, üretim, ticaret, vergi politikalarını tutarlı, disiplinli bir şekilde uygulamaya devam edecek diyoruz. Dünyanın farklı ülkelerinden ekonomilerindeki tecrübeleri alıp yeni dönüşüm programının parçası haline getirmekten daha doğal bir şey olamaz. Bunu kalkıp, ‘yeni bir IMF modeli, Türk ekonomisini yabancı şirketlere teslim ediyorlar, bizim mahremimize giriyorlar, artık onlar yönetecek Türk ekonomisini’ gibi tutarlı olmayan, hem ekonomi yönetimimizi, hem Bakanımızı hedef alan, dolayısıyla Cumhurbaşkanımızı hedef alan bir takım mesnetsiz iddialar bunlar. Ana muhalefet bu tür konuları gündeme getirerek bir şey elde edeceğini mi düşünüyor? Geçmişte bunun örneklerini çok gördük, hep boşa çıktı, buradan da bir şey çıkmaz. Türkiye Cumhuriyeti ekonomisini Türkiye Cumhuriyetinin ilgili birimleri yönetir. Bu hep böyle olmuştur, bundan sonra da böyle olacaktır. Siz dünyaya kendinizi kapatıp Türkiye gibi büyük bir ekonomiyi yönetemezsiniz. Bunu farklı paydaşlarla yaparsınız. Türk ekonomisi dünya ekonomisine entegre bir ekonomidir, farklı tecrübelerden istifade etmek için farklı yerlerden danışmanlık hizmeti alabilir. Bu danışmanlık hizmetinin bir bağlayıcılığı yoktur, bir kanuni hükmü yoktur. Çalışmalarına bakılır, ilgili ekonomi birimlerimiz bunları uygun görürse alır, uygular veya uygulamaz. Bunun dışında konuşu başka yerlere çekmek siyasi safsata oluyor” şeklinde konuştu.
“KAMU KAYNAKLARININ DAHA ETKİN KULLANILMASINA İLİŞKİN BİR ADIM”
3 kamu bankasına işsizlik fonunda para aktarıldığı iddiasının sorulması üzerine Kalın, “kamu fonları devletin içinde zaman zaman farklı yerlerde kullanılmıştır. Özal döneminden beri bu tür uygulamalar yapılmıştır. Geçen sene de buna benzer buna benzer kaydırmalar yapılmıştır. Burada herhangi bir risk, tehlike söz konusu değil. Kamu kendi içindeki kaynakları farklı birimlerde kullanacak şekilde bir takım tedbirler alabilmektedir. Bu uygulama ondan farklı bir şey değil. Buradan daha farklı anlamlar çıkartılması doğru olmaz. Tam tersine kamu kaynaklarının daha etkin kullanılmasına ilişkin bir adım. Burada herhangi bir kayıp söz konusu değil” ifadelerini kullandı.