Obezite, meme, rahim ve yumurtalık kanseri yapıyor

Yanlış beslenme ve kilo adım adım kansere neden olurken obezitenin, meme, rahim ve yumurtalık kanserinde başrol oynadığı ortaya çıktı.

Obezite, meme, rahim ve yumurtalık kanseri yapıyor

Yanlış beslenme ve kilo adım adım kansere neden olurken obezitenin, meme, rahim ve yumurtalık kanserinde başrol oynadığı ortaya çıktı.

Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ayhan Bilir, obezitenin başlı başına bir kanser sebebi olduğuna dikkat çekerken, devletin hazır gıdaların tüketimine karşı katı tedbirler alması görüşünü savunuyor. Prof. Dr. Yakup Tuna ise obezitede Avrupa ile yarışır duruma gelindiğinin altını çizerek, yanlış beslenmenin adım adım kansere yaklaştırdığını ifade etti.

“Gerek Dünya Sağlık örgütü gerekse Amerika kanser topluluğu, obezite ile kanser arasında doğru bir oran bulmuştur” diyen, Bilir, sanayinin gelişmesi ve hazır gıdaya yönelimin artmasıyla kanser vakalarında da ciddi bir artışın olduğuna dikkat çekti. Bilir, “Bunun, hazır gıda tüketmemize bağlı olarak, insan vücudunun yağ depolama kitlesinin artmasına bağlı olduğu artık kabul ediliyor. Yağ dokusu çeşitli hormonlar salgılıyor. Bunların başında insülin, leptin gibi önemli hormonlar var, iştahı ve vücut ağırlığını dengeleyen. Yağ dokusu arttıkça bu hormonların miktarı da artıyor. İnsülin (büyüme faktörü) gibi, büyüme hormonları kanserleşmeye sebep olan genlerin başında geliyor. Sitokin dediğimiz yağ dokusu içinde salgılanan, hücrenin çoğalmasını, hayatta kalmasını ve daha çok yağ üretmesini sağlayan hormonlar üretiliyor ve yağ dokusu artıkça bunların miktarı da artıyor. Öyle bir nokta geliyor ki beyin artık yağ kitlesini, iştahı baskılama durumunu kontrol edemiyor ve obezite durumu ortaya çıkıyor. Obezite de hücre çoğalmasını sağlayan genlerde, mutasyon dediğimiz DNA bozulmalarını meydana getirdiği için kanserleşmeye doğru götürüyor” dedi.

Prof. Dr. Bilir, devletin hazır gıdalar konusunda belirlenmiş katı kurallar koyması gerektiğine vurgu yaptı “Devletin gıda kurumları üzerinde de yaptırım uygulaması lazım. Yağ kitlesini artırmak da bizim elimizde, beslenme kalitemizi ayarlayabilirsek, vücut yağ kitle endeksini düzeltebilir ve vücudumuzdaki çeşitli hormonların salgılanmasını kontrol edebiliriz. Bu kontrol şu demek başlı başına, kansere sebep olan genlerin aktivasyonunu dışardan davranışlarımızla azaltabiliriz” ifadelerini kullandı.

“OBEZLER MUHAKKAK KANSER TARAMASI YAPMALI"

Obez hastalarının, yaşa bakılmaksızın kanser riski açısından değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen, Prof. Dr. Bilir, “Çünkü obez hastalarında hücre çoğalma faktörünü, hızını, yağ dokusu zaten artırıyor. Bir de genetik yatkınlık varsa çifte uyarıcı sistem devreye girmiş demektir. Kesinlikle bu durum hekim kontrolünü gerektirir” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Tuna ise “İngiltere’de 4’te 1 oranında obez varken Türkiye’de de bu orana yaklaşılmakta. Obezite konusunda Avrupalılaştık diyebiliriz. Kadınlarda meme kanseri konusunda medeni ülkelerde oran yüksekti ve Türkiye çok geriden takip ediyordu ama şimdi Avrupa’yı yakalamış durumdayız. Her 10 kadından 4’ü meme ile ilgili sorun yaşıyor ve bu oran içinde obez olanların kanser olma riski oldukça yaygın” dedi.

Daha önce şişmanlığın kanserojen olduğu konusunda net sonuçlar olmadığını söyleyen Prof. Dr. Tuna, “Son yıllarda obezitenin (yağ artışının), kadınlarda meme, rahim ve yumurtalık kanseri konusunda ön planda olan faktörlerden biri olduğu artık kesin. Erkeklerde ise, prostat, böbrek ve kolon kanseri nedenleri arasında obezite önemli bir etken” ifadelerini kullandı.

SİGARA TÜM KANSERLERDE BAŞROL OYNUYOR

Prof. Dr. Tuna, “Eskiden sigara özellikle Akciğer konusunda örnek gösterilirdi ama şimdi sigaranın, diğer kanser türlerinde de başrol oynadığı kesinleşti. Bunun yanında, ikinci sırada da artık obezite karşımıza çıkmakta. Çünkü yağ dokusu kanseri besleyen, kanserin sevdiği bir doku, o yüzden yağ dokusu ne kadar artarsa kansere yakalanma riski de o denli artıyor diyebiliriz” şeklinde konuştu.

Obezitenin kanserde önemli bir faktör olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tuna, tükettiğimiz gıdaların da bir diğer faktör olduğuna dikkat çekerek, “Doğru beslenme kanserden uzaklaştırır, yanlış beslenme ise kansere yaklaştırır. Bu nedenle beslenmeye çok dikkat etmek gerekir. Prensip olarak yapacağımız tek şey yaktığımızdan fazla gıda almamak. Özellikle yağ dokusunun gelişmemesi için, bir insanın, ihtiyaç duyduğu enerjinin yüzde 30’dan fazlasını yağdan almaması gerekir. Yağ olarak doymamış yağlara yönelmeliyiz, zeytinyağı ve tereyağı gibi. Konserve gıdalardan, sindirim sistemini (bağırsak sistemi) etkilediği için uzak durulması gerekir. Lifli gıdalar mutlaka tüketilmeli” dedi.

BESLENME ŞEKLİ KİŞİYE ÖZELDİR

Basında sağlıklı beslenmeye ilişkin çok sayıda önerinin yer aldığına dikkat çeken Prof. Dr. Tuna, “Her kişinin beslenme modeli farklıdır. Hastalık yoktur hasta vardır kuralı kişinin beslenmesi ile ilgili bir kuraldır da aynı zamanda. Birine iyi gelen bir gıda bir başkasına iyi gelmeyebilir. Eskiden, mide ülseri, mide kanaması olan hastaya bir saat anti ülser ilaç verilirdi, bir saat de süt verilirdi ve bu periyodik olarak yenilenirdi. Son zamanlarda ise bazı insanlarda ters etki yaptığı görüldü ve herkeste aynı modelin kullanılmaması gerektiği sonucuna varıldı. O yüzden kişiye özel beslenme modeli konusu da artık gündemimize giriyor” şeklinde konuştu.

Zaman sosyal medya da konuşulan ve halk arasında yayılan ‘kanserin tedavisi bulundu ama saklanıyor” şeklindeki iddiaya da yanıt veren Prof. Dr. Tuna, “Ben ona inanmıyorum. Onu bulan kişi bir defa Nobel Ödülü alır, bu yüzden de gizlenmez. Ben o spekülasyona inanmıyorum. Kanserin tedavisi henüz kesin olarak bulunmadı diyebiliriz. Bazı kanser türlerinde kesine yakın tedavi uygulanıyor zaten. Her kanser türünün tedavisi farklıdır zaten. Lenfoma kanseri eskiden korkulan bir hastalıktı ama şimdi öyle değil, meme kanseri çözümü yüzde yüze yakın olarak kabul edilir ama mide, kemik, pankreas kanseri için aynı şeyi söyleyemeyiz” dedi.

Obezitenin kansere neden olduğu konusunun artık tartışmadan uzak bir netlik kazandığına vurgu yapan Prof. Dr. Yakup Tuna şöyle konuştu, “O zaman yapılacak şey bunun önlenmesi yani insanları doğru beslenmeye yöneltmek. Kanserle mücadele etmektense, kişinin kansere yakalanmasını önlemek çok daha sağlıklı ve ekonomik olur. Öncelikle koruyucu önlem alıp obeziteye engel olmak lazım. Obezler, birinci aşamada oldukları kiloda kalmalı, ikinci aşamada fazla kilolarını vermeli ve üçüncü aşamada da verdiği kiloyu geri almamalı. Üç aşamalı bir sistemle zayıflama sürecini biran önce başlatmaları gerekir. Fiziksel aktivitelere hemen başlamalılar, en basiti yürüyüş yapmalılar, suya ilaç gibi bakmalılar ve bol su tüketmeliler. Su tüketimi bizim toplumumuzda az tüketiliyor.”

(İHA)

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER
timbir - birlik haber ajansi