Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, iş kazasında hayatını kaybeden işçinin olay tarihinde henüz doğmamış olan çocuğu için manevi tazminat ödetilmesine karar verdi.
İstanbul Silivri’de çalıştığı iş yerinde geçirdiği iş kazası sonucu vefat eden işçinin ailesi olayda kusuru bulunanlar hakkında maddi ve manevi tazminat davası açtı. Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki davada ifade veren işçinin eşi, çocuğu, annesi, babası ve kardeşi sorumluların cezalandırılması gerektiğini dile getirdiler. Mahkeme, mağdur eş için 94 bin 728 TL maddi, 25 bin 500 TL manevi, çocuk için 33 bin 534 TL maddi, anne ve baba için 17’şer bin lira manevi, kardeşler için 4 bin 750’şer TL manevi tazminatın, kaza tarihi olan 14 Mart 2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile ödenmesine hükmetti. Mahkeme, kaza günü henüz doğmamış olan davacı çocuğun manevi tazminat talebini ise reddetti. Kararı davacılar temyiz edince devreye Yargıtay 21. Hukuk Dairesi girdi.
"TAZMİNAT TATMİN EDİCİ VE CAYDIRICI OLMALIDIR"
Kararda, hüküm altına alınan tazminatların davalılardan müşterek ve müteselsil sorumluluk esasına göre tahsiline karar verilmek gerekirken, davalıların kusurları oranlarında sorumluluklarına karar verilmesinin yasalara aykırı olduğu hatırlatıldı. Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmasına rağmen, hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerektiği vurgulandı. Gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği belirtildi. Kararda, davacı eş, anne, baba ve kardeşler yararına hükmedilen manevi tazminatların az olduğuna vurgu yapıldı.
DOĞMAMIŞ ÇOCUĞA TAZMİNAT
Davacı çocuk U.K.’nin 18 Mayıs 2010 tarihinde doğduğunun kaydedildiği emsal Yargıtay kararında şu ifadelere yer verildi:
"Haksız fiil nedeniyle manevi tazminata hak kazanabilmek için haksız fiil tarihinde taraf ehliyetinin bulunması, diğer bir deyişle sağ olması gerektiği açıktır. Medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip her gerçek kişinin yaşadığı sürece taraf ehliyeti vardır. Kişilik sağ olarak doğumla başlar ve ölümle son bulur. Bunun tek istisnası cenin için söz konusu olup hukukumuzda, ceninin medeni haklardan yararlanma (hak ehliyeti) ehliyetinin, geciktirici koşula bağlı bir ehliyet olduğu kabul edilmektedir.Medeni haklardan yararlanma ehliyeti, ceninin kişilik kazandığı anda (tam olarak sağ doğum) gerçekleşir. Ancak geriye etkili olarak ana rahmine düştüğü günden itibaren hüküm doğurur. Haksız fiil tarihindeki cenin sağ olarak doğmak koşuluyla haksız fiil nedeniyle maddi ve manevi tazminat isteyebilir. Somut olayda 18 Mayıs 2010 doğum tarihli davacı U.’nun 14 Mart 2010 olan olay tarihinde sağ olmasa da tıbben cenin halinde bulunduğu açıktır. Dolayısıyla manevi tazminat hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntünün karşılığı olup, davacı çocuk U. bakımından bu durumun doğumla birlikte ortaya çıkacağı ortadadır. Bu nedenle davacı çocuk U. hakkında manevi tazminata hükmetmek gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. Mahkeme hükmünün bozulmasına oy birliği ile karar verildi."
(İHA)