Döviz kurundaki artış trendinin başlamasında en önemli sorunlardan biri bütün dünyada fon bulmanın maliyetlerinin yükselmesi olarak görülüyor. ABD Başkanı Trump’ın sert ticaret politikası ve portföy yatırımlarının ülkeden çıkmaya başlaması da doları yukarı yönlü sıkıştırıyor.
24 Haziran seçimleri yaklaşırken piyasalardaki hareketlilik devam ediyor. Hafta başında 4,72 seviyesinde bulunan Dolar/TL paritesi 4,77 seviyesine kadar yükseliş gösterdi, ardından bir miktar gevşeme ile 4,75 düzeyinde tutundu. Seçim öncesi paritede yaşanan bu oynaklık yatırımcı ve piyasa oyuncularını olumsuz etkilemekte.
Marmara Üniversitesi İktisadi Gelişme ve Uluslararası İktisat Profesörü Dr. Cengiz Bahçekapılı, dolardaki yükselişin nedenlerine değindi. Prof.Dr. Bahçekapılı, ABD Merkez Bankası Fed’in faiz artışına gitmesi, Türkiye’nin risk priminin yükselmesi ve cari işlemler açığındaki yükselişin doları yukarı yönlü ittiğini söyledi.
“CDS PRİMLERİ YÜKSELDİ, YUNANİSTAN’IN BİLE ÜZERİNDE”
Bahçekapılı, yılbaşından bu yana ABD dolarına karşı TL’nin yaklaşık olarak yüzde 26-28 nispetinde değer kaybettiğinin altını çizerek, “Burada özellikle Merkez Bankası’nın faiz artışına gittiği iki tane tarih var. Birincisi 1 Haziran’da, diğeri ise 8 Haziran’da. O tarihe kadar döviz kurunda çok ciddi bir artış söz konusu oldu. Merkez Bankası’nın politika faizini önce 16,50 sonra 17,75’e yükseltmesiyle birlikte bir miktar durulma söz konusu oldu. Son günlerde özellikle de bayram sırasında artış oldu. Hatta vatandaşlar bayram sırasında nasıl yükselir diye sordular. Artık dünyada uluslararası piyasalarda alım satımlar devam ettiği için sığ pazarlarda bir artış oldu. Burada iki tane göstergeyi göstermek istiyorum; bir tanesi kredi risk swapı olarak çevirdiğimiz CDS oranlarına bakmak lazım. Türkiye’deki baz puan açısından baktığımız zaman bu rakam 3,25’e yükseldi. 21 Mayıs’ta 2,88 olan değer buraya yükseldi. CDS primleri açısından baktığımız zaman Türkiye, dünyada en yüksek 5’inci ülke sırasına yükseldi. Yunanistan’ın bile üzerine çıktı. Bizim bir üstümüzde 3,52 puanla Mısır var” dedi.
Bahçekapılı, “Döviz kurundaki artış trendinin başlamasında en önemli sorunlardan biri bütün dünyada fon bulmanın maliyetlerinin yükselmesi” diyen Prof. Dr. Bahçekepılı, “Bundan da en önemli unsur ABD ekonomisi ve Federal Rezerv’ün izlediği politikadır. ABD Merkez Bankası son faiz artırımını 13 Haziran’da yaptı. Politika faizini 2’ye getirdi. Bundan önce de 25 ve 50 baz puanlık artışlarla bu rakamlara geldik. Türkiye ve bir çok gelişmekte olan ülke için bunun anlamı; artık finansmanın pahalı olmasıdır. ABD’deki enflasyon oranındaki hafif yükselmeye karşılık, işsizliğin düşmesi ve büyümenin artıyor olması dolayısıyla ABD Merkez Bankası sıkılaştırmaya gitme kararı verdi. Yani faiz oranını yükseltmeye karar verdiler. Biz dahil olmak üzere bir çok ülke açısından bakıldığı zaman artık uluslararası piyasalardan borçlanmak pahalı hale gelmeye başladı” ifadelerini kullandı.
TRUMP’IN SERT TİCARET POLİTİKASI DA YÜKSELİŞTE BİR NEDEN
Bahçekapılı, yükselişteki ikinci önemli faktörü ABD Başkanı Donald Trump’ın uyguladığı sert ticaret polikaları olarak değerlendirdi. Bahçekapılı, “Bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri çok etkileyen, ABD’nin yeni yönetiminin, bu ticaret savaşları adı altında basına yansıyan uluslar arası ticarette ki dış açıkları dolayısıyla bunu kapatabilmek için yeni dış ticaret vergilerinin uygulamaya geçmesi ne ilişkin söylemlerdi. Geçtiğimiz gün Çin’e karşı 200 milyar dolarlık ek vergi paketi açıkladılar.Bu tabi bizim gibi ülkeleri çok etkiliyor. Çünkü uluslararası pazarda ileride daralmaya sebep olabilecek bu eğilim, ihracatı zaten sınırlı olan ülkeleri biraz daha zorlar” diye konuştu.
“YABANCI PORTFÖY YATIRIMCISI TÜRKİYE’DEN ÇIKIYOR”
Bunların dışında doların yükselmesine iç piyasada da bir takım problemlerin neden olduğunu aktaran Prof. Dr. Bahçekapılı, “Bu söylediğim dış faktörlerin dışında; Türk ekonomisinin kendine özgü bazı sorunları var. Bunun en başında cari işlemler açığı yer alıyor. Son 4 aylık veri yayınlandı nisan ayı itibariyle. Şu anda cari işlemler açığımız 21 milyar dolar. Geçen yılı 47 milyar dolar ile kapatmıştık. Kabaca 12 aylık verilerle baktığımız zaman, geçen sene cari açığın GSYH’ye oranı 5,5 nispetindeyken, şu an yüzde 6,5 seviyelerine geldi. Bu çok önemli bir kırılganlık oluşturuyor. Beraberinde de riskleri arttırıyor. Buna ek olarak yine aynı dönemde ki, bizim sıcak para diye adlandırdığımız portföy yatırımlarında da önemli bir dönüşüm söz konusu. Şubat, Mart ve Nisan ayında portföy yatırımlarına sıcak paranın geri çıkmaya başladığını, yani yabancı portföy yatırımcısının Türkiye’den çıkmaya başladığını görüyoruz. Bu, döviz piyasasında bir talep oluşturuyor. Diğer taraftan bu yıl Türkiye’nin kısa vadeli borçlarında ciddi bir birikim söz konusu oldu. Toplam 125 milyar dolarlık, 1 yıl içinde ödemek zorunda olduğumuz kısa vadeli borç var. Bunun 100 milyar doları da özel kesime ait. Üzerine birde bu senenin oluşabilecek 40 milyar dolarlık cari açığı ilave ederseniz 165 milyar dolar bulmak zorunda Türkiye” dedi.
“TÜRKİYE 165 MİLYAR DOLAR BULMAK ZORUNDA”
Prof. Dr. Cengiz Bahçekapılı şu açıklamalarda bulundu:
“Üzerine birde oluşabilecek aşağı yukarı 40 milyar dolarlık bir cari açığı ilave ederseniz Türkiye 165 milyar dolar bulmak zorunda. Kısa vadeli borç döviz piyasası üzerinde talep yönünde bir etki oluşturuyor. Sıcak paranın çıkışı talep yönünde bir etki oluşturuyor. Bunun üzerine birde vatandaş katılıyor. Çünkü Türkiye’de döviz kuru bir kriz algısı olarak nitelendirildiği için bu kadar hızlı olunca ‘Ya bu daha da artar’ dediği için vatandaş ya satmıyor veya alıcı olarak piyasaya girmeye başlıyor. Bu da döviz talebini artışlına neden oluyor.
MERKEZ BANKASI FAİZ ARTIRIMINA GİTMEKTE GECİKTİ
Döviz arzı yönünde baktığımız zaman dışarıdan finansman bulmak zor talep yönüyle baktığımız zaman talep ise çok yüksek. Böyle olunca da döviz kuru çok hızlı bir şekilde artıyor. Bu yaşadığımız sıkıntıların en önemli nedenleri olarak görebiliriz. Merkez Bankası ve siyasiler bu öz eleştirilerini de yaptılar. Merkez Bankası faiz artırımına gitmekte gecikti. Bu artışları döviz kurlarındaki hareketlilik yüzde 20-25’lere geldiklerinde yaptığı için biraz geç kaldı.
Siyasilerin yaptığı bazı açıklamalarda olumsuz etki oluşturdu. Faiz oranları bence de yüksek ancak küresel piyasalarda ne yazık ki sermaye hareketleri serbest olduğu ekonomilerde iki tane fiyatı belirlemeniz mümkün değil hem döviz kurunu hem de faiz oranını belirlemeniz mümkün değil.
DÖVİZ KURU ARTARKEN, FAİZ ORANINI ARTIRMIYORUM DİYEMİYORSUNUZ
Merkez Bankası 2001 yılından itibaren faiz oranını belirleyeceğini döviz kurunu dalgalanmaya bırakacağını söylemişti. Şimdi döviz kuru artarken, faiz oranını artırmıyorum diyemiyorsunuz. Çünkü yabancı yatırımcıyı ülkeye çekebilmek veya kalmasını sağlayabilmenin yolu döviz kuru artarken faiz oranını yükseltmekten geçiyor. Fed çok büyük bir rakibin faiz oranlarının artırması durumunda bizde böyle bir durumla karşı karşıya kalıyoruz.”
(Ali Canberk Özbuğutu - Fatih Gavuz/İHA)