Ankara'nın Sesi Haber Sitesi

TEVHÎD

KİTAP

HZ. MEVLÂNÂ’NIN SOHBETLERİ - Ne Varsa Sen’de Var - Osman Nuri Küçük - SUFİ KİTAP

TEVHÎD

Mevlânâ, İslâm mesajının üzerinde yükseldiği temel ilke

olan tevhîd anlayışını genel sûfî temayülü içerisinde açıklar.

Ona göre tevhîd; bilinen ve ikrar edilen bir bilgi meselesi olarak,

salt epistemolojinin konusu olmanın ötesinde, müşâhede edilen

ve iç tecrübenin verileriyle desteklenen bir şuur halidir. Buna

binaen tevhîdi bir sınıfl amaya tabi tutan Mevlânâ, dille ifade

edilen kısmından başka, tevhîdin bir de hakikatinden bahseder.

Mevlânâ, bu hakikate ermenin yolunu ise algı ikileminden

kurtulmaya bağlar. Bunun için muvahhidin yapması gereken

şey; Hakk’ın rızasından başka hiçbir şeye, şuur hali olarak

gönlünü kaptırmamak, böylece maddi platformda olmasa

da bir şuur hali olarak ikiliği ortadan kaldırmaya çalışmaktır.

Mevlânâ bu hususu şöyle örneklendirir:

Arap bir şâir, Türk olan padişah için çok güzel Arapça bir şiir

yazar ve padişahın huzuruna çıkmak ister. Arapça bilmeyen padişah,

şâirin isteğini kabul ederek onu huzuruna alır. Şâir, divanda şiirini

okumaya başlayınca, padişah aferin denilecek yerde başını sallıyor,

hayret gösterilecek yerde hayret ediyor, şâirin tevazu gösterdiği yerde

de iltifat ediyordu. Padişahın şiirin uygun bölümlerinde başını sallaması,

onun Arapça bildiği izlenimini veriyordu. Orada bulunanlar:

 ‘Padişah bunca zaman zarfında bizden Arapça bildiğini gizledi. Şayet

şu ana kadar ona Arapça kötü söz söylediysek vay halimize!’ dediler.

Divandakiler toplanarak padişahın çok sevdiği bir kölesine hediyeler

vererek padişahın Arapça bilip bilmediğini öğrenmesini rica

ettiler. Şayet bilmiyorsa niçin münasip yerlerde başını sallıyordu?

Bu, onun kerâmetinden miydi? Yoksa ona ilham mı gelmişti?

Bir gün köle, padişahla avda iken bunu öğrenme fırsatını buldu ve

padişaha, Arapça bilip bilmediğini sordu. O da: ‘Vallahi ben Arapça

bilmem, yalnız şâirin bu şiiri yazmadaki maksadını bildiğim için

başımı sallayıp iltifat ediyordum. Anlaşılıyor ki bu adamın maksadı

beni övmekti ve o şiir buna vasıta olmuştu. O maksat olmasaydı,

bu şiir söylenmiş olmazdı.’ dedi. Allah’ı arayan herkesin yolları,

halleri, sözleri ve hareketleri görünüşte başka başka ve çeşitli ise de

maksat bakımından hepsi de bir şeyin yani Allah’ı aramanın, onu

dilemenin peşindedir. Binaenaleyh maksada bakılacak olursa, ikilik

kalmaz. İkilik, teferruattadır. Esas ise birdir.”1

Mevlânâ’nın bu tevhîd anlayışı, esasen subjektif yoruma

dayalı bir tevhîd önermesidir ve kişinin kendi tecrübeleri üzerinde

dinî teemmüle sahip olması sonucu gerçekleşir.2 Bu da

bireyin iç dünyasında algı ikileminden kurtulmasına bağlıdır.

Bu, her ferdin kendi iç dünyasında tevhîd devriminin gerçekleşmesi

anlamına gelir. O halde Mevlânâ’nın tevhîd anlayışının

esas öğesini; müminlerin vahdaniyet sıfatına sahip bir Allah’a

inanmalarından ziyade, bu sıfatı haiz varlığın, tecelli ve fi illerini

kendi benliklerinde ve kâinatta hissetmeleri oluşturmaktadır.

Bu da tevhîdi, inanılanın ötesinde yaşanılan bir olgu olarak

karşımıza çıkarır.

1 Mevlânâ, Fîhi Mâ Fîh, çev. Meliha Ülker Anbarcıoğlu, MEB, İst., 1990, s. 34-35;

Ayrıca krş. Mevlânâ, a.g.e., çev. A. Avni Konuk, Yay. Haz. Dr. Selçuk Eraydın,

İst., 1994, s. 23-24; Mevlânâ, a.g.e., çev. A. Gölpınarlı, İst., 1959, s. 18.

2 Hanefi, Hasan, “Dini Araştırmaların Evrenselleştirilmesi”, İslâmiyât Dergisi, c. 3,

sayı: 4, Ankara, 2000, s. 195.

Mevlânâ bu anlayışını âlemdeki birçok olaya da tatbik eder:

Esasen Allah’ın birliği, dünyadaki birçok işte de kendini göstermektedir.

Örneğin: Mecusiler: ‘İki Tanrı vardır, biri iyiyi, öbürü kötüyü

yaratır.’ diyorlar. Şimdi sen kötülüksüz bir iyilik göster ki; biz de

kötülüğü ve iyiliği yaratan iki Tanrı olduğunu itiraf edelim. Bu

imkânsızdır. Zira iyilik ve kötülük birbirinden ayrı olarak düşünülemez.

İyinin olabilmesi, kötünün varlığına bağlıdır. Soğuk olmasa

sıcak olmaz. O halde bunlar birbirinden bağımsız şeyler değillerdir

ki yaratanları iki ayrı Tanrı olsun.”3

HZ. MEVLÂNÂ’NIN SOHBETLERİ - Ne Varsa Sen’de Var - Osman Nuri Küçük - SUFİ KİTAP

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.