Cumhurbaşkanı Erdoğan, “’Charter School’lar vasıtayla ABD’nin bunlara ödediği para yaklaşık 850 milyon dolar civarında ve bu adam yargılanmıyor. Dosyaların göndermiş olmamıza rağmen hala adeta koruma altında. Biz stratejik ortak değil miyiz?" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York’ta Türkiye- ABD İş Konseyi (TAİK) tarafından düzenlenen 9. Türkiye Yatırım Konferansına katıldı. Konferansta açıklamalarda bulunan Erdoğan, “İran, Suriye, Kuzey Kore, Ortadoğu gibi siyasi krizlerin, ticaret savaşlarının, Brexit müzakerelerindeki aksaklıklar tarzı pek çok gelişmenin aynı anda yaşandığı kritik bir dönemden geçiyoruz. Küresel düzenin parametrelerinin sarsılmasına neden olan bu süreç, beynelmilel ilişkileri etkilediği kadar iş dünyasını da yakından ilgilendiriyor. Firmalar, gerek mevcut ticari faaliyetlerinde, gerek yatırımlarında, gerekse gelecek tahminlerinde ciddi belirsizliklerle karşılaşıyor. Böyle bir dönemde yaptığımız toplantımızın, hem birbirimizi daha iyi anlamamıza, hem de Türkiye ekonomisi hakkında daha doğru bir resmin çizilmesine vesile olacağına inanıyorum” İfadelerini kullandı.
“BU OLUMSUZ TAVIR, AMERİKA’NIN DÜNYADAKİ KONUMUNDA CİDDİ BİR EROZYONA YOL AÇIYOR”
Son birkaç yıldır terör örgütü FETÖ, Suriye, terörle mücadele, Kudüs, yaptırımlar ve ekonomi alanında ABD’deki mevcut yönetim ile yaşanan fikir ayrılıklarının Türk-Amerikan ilişkilerini test ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kimi hususlarda belli bir anlayış birliğine varsak da, bilhassa FETÖ ve PYD-YPG terör örgütüyle ilişkiler bağlamında, ilişkilerimizde maalesef kapatmamız gereken ciddi bir mesafe bulunuyor. Mevcut yönetimdeki kimi çevreler, görüş ayrılıklarımızı tehdit, baskı ve şantaj diliyle çözebileceklerini zannediyor. Ancak bu olumsuz tavır, hem müttefiklerle ilişkilerde, hem de Amerika’nın dünyadaki konumunda ciddi bir erozyona yol açıyor. Biz bu anlayışın ilanihaye devam ettirilemeyeceğini düşünüyoruz. Demokrasinin, küresel istikrarın, uluslararası hukukun ve serbest ticaretin altını boşaltan bu tavır, zaten sürdürülebilir de değildir. Bugüne kadar pek çok badireyi atlatan stratejik ortaklığımız, bu çalkantılı dönemin de üstesinden gelecektir ben buna böyle inanıyorum” diye konuştu.
“ÜLKELERİMİZ ARASINDAKİ TİCARET DENGESİ AMERİKA’NIN LEHİNE”
Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’nin en önemli ticaret ve yatırım ortakları arasında yer aldığını ifade eden Erdoğan, “Bugün Türkiye’de bin 700’ün üzerinde Amerikan firması teknolojiden gıdaya, sağlıktan bilişime çok geniş bir yelpazede faaliyet gösteriyor. Geride bıraktığımız son 10 yılda, bu firmalar ülkemizde 11,3 milyar dolar civarında doğrudan yatırım gerçekleştirdi. Bugün itibariyle Türk firmalarının Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yatırımı da 4,6 milyar doları geçti. ABD Ticaret Odası üyelerinin ülkemizdeki güncel yatırım değerinin de 50 milyar doları aştığını görüyoruz. 2017 sonu itibarı ile ülkelerimiz arasındaki ticaret hacmi 20 milyar doların üzerine çıktı. Amerika’ya olan ihracatımız 8,7 milyar dolarken, ithalatımız 12 milyar seviyesindedir. Bu rakamlarla Amerika Birleşik Devletleri, ihracatımızda beşinci sırada, ithalatımızda ise dördüncü sırada yer alıyor. Görüldüğü gibi, ülkelerimiz arasındaki ticaret dengesi Amerika’nın lehine, Türkiye’nin aleyhinedir. Bu tabloya rağmen, Amerikan yönetimi Türkiye menşeli bazı ürünlerine karşı korumacı adımlar atmış, ek gümrük vergileri getirmiştir. Trump yönetiminin, genel olarak siyasi hedeflerine ticari konuları araç olarak kullanarak ulaşmak istemesi, ekonomik iş birliğimizin ilerlemesinin önündeki engellerden birisidir. Ülkemiz için iki kat artırılan demir-çelik vergileri, yaptırımlar, soruşturmalar ve tabii ki kur hareketleri, mevcut yönetimin ülkemizi hedef alan adımlarından bazılarıdır. Tüm bunlara rağmen, Amerika ile olan siyasi ve ticari ilişkilerimizin geleceğine umutla bakıyoruz” şeklinde konuştu.
Savaşın, özellikle ticaret savaşlarının kazananı olmadığını vurgulayan Erdoğan, “Tek taraflı alınan her karar mukabili ile karşılık bulur. Bu tavır, hem ticari hem siyasi alanda kaybet-kaybet denkleminin oluşmasını sağlayacaktır. Halbuki biz hep kazan-kazan ilkesinden yanayız. Geldiğimiz noktada, uzun yıllar süren diplomatik müzakerelerle elde edilen uluslararası ticaret rejiminin geleceği tehlike altına girmiştir” dedi.
“DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ KURALLARI ÇERÇEVESİNDE ÇÖZÜLMESİ ESAS OLMALIDIR”
Türkiye’nin uzun yıllardır ticaret açığı veren bir ülke olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buna rağmen biz hiçbir zaman uluslararası ticaret rejimini hiçe sayarak, tek taraflı kararlar alıp korumacılığa başvurmadık. Açığımızı yeni pazarlar bularak, ekonomimizin etkinliğini ve verimliliğini artırarak çözmenin çabası içinde olduk. Ticari meselelerimizi tehdit diline itibar etmeden, diyalog ve kazan-kazan anlayışı ile çözmeye çalışıyoruz. Ortada bir haksızlık varsa, bunun Dünya Ticaret Örgütü kuralları çerçevesinde çözülmesi esas olmalıdır. Bu anlayışla biz de ülkemize karşı uygulanan kısıtlamalara karşı haklarımızı Dünya Ticaret Örgütü nezdinde arıyoruz” diye konuştu. Türkiye menşeli muhtelif çelik ve alüminyum ürünlerine karşı başlatılan ilave gümrük vergileri sebebiyle Dünya Ticaret Örgütü’ne başvurduklarını ifade eden Erdoğan, “Haksız rekabetin önlenmesi için başlattığımız hukuki süreçte ilk ara karar Türkiye’nin lehine çıktı ve Türkiye’nin tezlerinin hemen hepsi kabul edildi. Bundan sonra benzer ihlaller olması durumunda, ülke olarak çıkarlarımızı sonuna kadar savunacak, ilgili uluslararası kuruluşlar nezdinde Türkiye’nin hakkımızı aramaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye’deki Amerikan firmalarının üst düzey yöneticilerine söylediğim bir hususu burada tekrarlamak istiyorum. Türkiye, serbest piyasa ekonomisinin kurallarından taviz vermeden, yatırım ortamını güçlendirmeye devam edecektir. Ülkemizin daha fazla doğrudan yatırım çekmesi için, uluslararası yatırımcıların ülkemizde güvenle ve daha çok yatırım yapmaları için gerekli yasal düzenlemeleri yapmayı sürdüreceğiz. Aynı şekilde, öngörülebilirliğin artması ve şeffaf bir yatırım ortamının tesisine de büyük önem verdik, vermeye devam ediyoruz. Türkiye’nin son 16 yılda sergilediği başarı, bu irademizin en açık ispatıdır.”
Türkiye’nin Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri arasında yatırımların önündeki engelleri kaldırma performansı açısından en fazla ilerleme kaydeden ülke olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yatırımcı dostu bu reformlar sayesinde 16 yıllık dönemde her yıl ortalama yüzde 5,7 oranında reel büyüme oranına ulaştık. Bu başarı hikayesini, reformlar konusundaki kararlılığa borçluyuz” dedi.
24 Haziran seçimleriyle geçilen yeni yönetim sisteminin reform iradesini hayata geçirme noktasındaki etkilerini anlatan Erdoğan, “Ülkemiz, artık bürokratik engellere takılmadan, eski sistemin kalıplarına mahkum olmadan daha süratli ve etkili kararlar alabilecektir. Yeni yönetim sistemimiz, siyasi iradeye bunları en az dirençle, en az engelle uygulama imkanı veriyor. Bu dönem Türkiye’nin, içine kapanmak bir tarafa, dış dünya ile açılım sürecinin hızlandığı bir dönem olacaktır” diye konuştu.
"TÜRKİYE İLE BİRİKMİŞ HESAPLARINI GÖRMENİN DERDİNDELER"
Son dönemde belli çevrelerin döviz kurunda yaşanan dalgalanmayı fırsat bilerek, Türk ekonomisi üzerinde istifhamlar ve şüpheler oluşturmaya çalıştığının vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hemen her gün karamsar tablolar çizen bu kesimler hakikati resmetmek yerine, Türkiye ile birikmiş hesaplarını görmenin derdindeler. Halbuki Türkiye, hem 2009’daki Amerika küresel finans krizini, hem de Avrupa kaynaklı kamu borç krizini başarılı şekilde atlatmış bir ülkedir. 2009 yılında gerek Amerika’da gerekse Avrupa Birliği’nde birçok banka devlet tarafından kurtarılmak zorunda kalırken, bizim tek bir bankamız dahi devlet yardımına ihtiyaç duymadı” şeklinde konuştu.
Geçen hafta açıklanan 2019-2021 yıllarını kapsayan Yeni Ekonomi Programının Türkiye’nin geleceğine dair önemli bir yol haritası olduğunun altını çizen Erdoğan, söz konusu programla Türkiye’nin bir taraftan ekonomik büyümesini daha itidalli bir şekilde sürdürürken, aciliyeti olmayan bazı projeleri geri çekerek, kamu maliyesine yük oluşturan açıkları büyük oranda kapatacağını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Enflasyonda 2021 yılı için hedefimizi yüzde 6 olarak belirledik. Bu oranı yakalamakta kararlıyız. Türkiye’ye yakışmayan ve finansal kırılganlığı artıran cari açık sorununa da kalıcı çözümler getirmek için çalışıyoruz. Ekonomimize zarar veren döviz açığı meselesini, yerli para birimleriyle ticaretimizi geliştirerek, sıfıra yakın seviyeye düşüreceğiz. Dış ticaretimizi kur baskısından kurtaracak tedbirleri almaya şimdiden başladık. Yoğun ticaretimizin olduğu ülkelerden başlayarak, birçok devletle milli para birimlerimiz üzerinden ticaret yapma imkanlarını görüşüyoruz. Bankacılık sektörümüzü özel sektörümüzün ihtiyaç duyduğu kredi imkanlarını sağlamaları yönünde cesaretlendirmeyi sürdüreceğiz. Yenilenebilir enerji ve yerli kömür kaynaklarının elektrik üretimindeki payını artırarak, petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerimizi hızlandırarak, enerjide dışa bağımlığımızı azaltacağız” şeklinde konuştu.
Son birkaç yıldır teşvik edilen bireysel tasarrufların artırılmasına yönelik ilave adımları daha ileriye taşıyacaklarını ve bu süreçte mali disiplinden asla taviz verilmeyeceğini ifade eden Erdoğan, "İstanbul’un uluslararası bir finans merkezi olması yönünde bugüne kadar belli bir aşamaya getirdiğimiz çalışmalara da hız kazandıracağız. Biz son 16 yılda bir taraftan ekonomimizi büyütüp, vatandaşlarımızın refah seviyesini adaletli bir şekilde yükseltirken, demokrasimize dönük pek çok saldırıyı da püskürttük. Sokak olaylarından vesayete, terör eylemlerinden darbe teşebbüsüne kadar dünyada birçok ülkeyi adeta felç edecek nice saldırının üstesinden başarıyla geldik. İşte 15 Temmuz FETÖ terör saldırısı. Kime? Devlete. Devletimize bir darbe girişiminde bulundular. 251 şehidimiz var 2 bin 193 yaralımız, gazimiz var” diye konuştu.
“FETÖ ABD’DE 27 EYALETTE FAALİYET GÖSTERİYOR”
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in şu anda ABD’nin Pensilvanya eyaletinde yaşadığına dikkati çeken Erdoğan, "Şu anda 27 eyalette faaliyet gösteriyor. 27 eyalette okulları var. ’Charter School’lar vasıtayla ABD’nin bunlara ödediği para yaklaşık 850 milyon dolar civarında ve bu adam yargılanmıyor. Dosyaların göndermiş olmamıza rağmen hala adeta koruma altında. Biz stratejik ortak değil miyiz? Stratejik ortak olarak böyle bir teröristi niçin koruma altında tutuyorsunuz? Kara para aklama bunlarla ve hiçbir özelliği olmayan kaçak yollarla gelen öğretmenlerle burada eğitim veriyor” dedi.
Türkiye’nin Suriye ve Irak kaynaklı mülteci akını karşısında sınırlarını kapatmak yerine, 3,5 milyon Suriyeliye ev sahipliği yaptığını belirten Erdoğan, “Eğitimden sağlığa varıncaya kadar, giyiminden kuşamına varıncaya kadar bu insanlara biz bakıyoruz. Avrupa Birliği 3+3 milyar avro destek vereceğini söyledi. Peki verdi mi? 1,7 milyar avro verdi. BM Mülteciler Komiserliği verdi mi? 520 milyon dolar. Bizim harcadığımız 32 miyar dolar. Fazlası var azı yok. Verseler de vermeseler de biz bu varil bombalarından kaçan, ölümlerden kaçanları koruyacağız. Benim içim yanıyor, 81 milyonun şu anda Cumhurbaşkanı olarak, İslam işbirliği Teşkilatının Başkanı olarak söylüyorum” diye konuştu. Erdoğan şu ifadeleri kullandı:
“Şurada Kuzey Suriye’ye ne yazık ki Amerika’dan gelen silah, bomba, mühimmat ne kadar biliyor musunuz? 18 bini aşkın tır buraya geldi. 3 bin civarında kargo uçağıyla buraya silah mühimmat geliyor. Nereye geliyor? PYD-YPG. Bir de Kuzey Suriye’de 22 üs var. Peki bunlar kim için, kime karşı kullanılıyor? Buradaki terör koridorunun ötesinde kim var? Türkiye var. Rusya burada değil, İran burada değil. Bunları söylediğimiz zaman bize haksız nazarıyla bakıyorlar. Ama söylemek zorundayız. Eğer söylemezsek, evet haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olur. Dünyanın farklı köşelerinde ihtiyaç sahiplerinin yardımına biz koşuyoruz. gayrisafi milli hasılaya oranla dünyada garip gurebanın yardımına koşan bir numaralı ülke Türkiye’dir."
Erdoğan, İdlib krizinde olduğu gibi on binlerce sivilin hayatına mal olacak yeni insani trajedilerin önüne geçmek için yoğun bir küresel barış diplomasisini Rusya ile birlikte yürüttük ve şu an itibariyle de iyi bir konumdayız. 2 gün öncesi itibariyle 50-60 bin İdlibli evlerine döndü, temenni ediyorum ki tüm İdlibliler de evlerine döner” dedi.
(İHA)