İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, doğal afetlerde insan ihmallerine dikkat çekerek, "Yağmuru yüce Allah yağdırdı ama dere yataklarına evleri yapanlar insanlardı. Depremleri yüce Allah yarattı ama Marmara depreminde çöken binaları yapanlar yine insanlardı" dedi.
Bakan Soylu, ATO Congressium’da bugün başlayan ve iki gün sürecek olan "2. Ulusal Heyelan Sempozyumu"nun açılışında konuştu. Memleketi Trabzon’un Maçka isimli bir ilçesi, bu ilçenin de Çatak adlı bir köyü olduğunu anlatan Soylu, 23 Haziran 1988’de bu köyde yaşanan heyelan faciasını anımsattı. Soylu, heyelan nedeniyle Gümüşhane-Trabzon yolunun trafiğine kapandığını aktararak, "Ekipler, yolu açmak için çalışmaya başladı. Saat 08.00’den sonra Çatak artık maalesef meşhur bir köy olmuştu. İçinde yolcuların beklediği köy kahvesinin, Çatak Köyü İlkokulunun ve sağlık ocağının üzerine tam 575 bin metreküp toprak yığıldı. Kurtulanların ifadesine göre dağlar gümbür gümbür üzerlerine yığılmıştı. O gün 64 vatandaşımızı kaybettik. 1 vatandaşımızın cenazesine de asla ulaşılamadı. Enkaz altında kalan kahvehanenin çatısı kaldırıldığında ortaya çıkan manzara o günün gazetelerinde yer almıştı" diye konuştu.
"DEPREM, HEYELAN, SEL GİBİ AFETLER BİZİM ÜLKEMİZİN AÇIK BİR GERÇEĞİDİR"
Türkiye’nin hemen her konuda ve her alanda dünyanın ortasında yer alan bir ülke olduğunu söyleyen Soylu, bunun siyasi, ticari ve iklimsel olarak da böyle olduğunu ifade etti. Soylu, doğal afetler konusunda da durumun böyle olduğunu belirterek, "Deprem, heyelan, sel gibi afetler bizim ülkemizin açık bir gerçeğidir. AFAD arşiv verilerine göre ülkemizde meydana gelen heyelan olaylarının en sık yaşandığı iller Trabzon, Rize, Giresun ve Kastamonu’dur. Heyelan, ülkemizdeki deprem harici doğal afetler arasında yüzde 57 ile ilk sırada yer almaktadır. Ülkemizin arazisinin yüzde 80’inin heyelan oluşumuna uygun bir eğime sahip olduğunu da hiçbir zaman aklımızdan ve bundan sonra atacağımız adımlardan da çıkarmamalıyız. Son 50 yılda heyelan sebebiyle yaklaşık 300 vatandaşımız hayatını kaybetti. Sel verilerini de eklersek tablo zaten çok daha ciddi boyutlara tırmanmaktadır" şeklinde konuştu.
Milletvekilliği yaptığı dönem içinde AFAD Başkanlığınca sadece Trabzon’un ilçelerine 17 milyon TL afet yardımı gönderildiğini bildiren Soylu, heyelanların can kaybı olmasa da ciddi maddi hasara yol açtığını söyledi. Bu durumun sıklıkla yaşandığını kaydeden Soylu, "Düşünün ki ailenin tek geçim kaynağı olan bir bahçe, bir tarla veya besi hayvanlarının bulunduğu ağıllar heyelanla akıp gitmektedir. Onları o hale getirebilmesi, ona verilen emek, göz nuru, maddi birikim, umut, hesaplamalar hepsi bir anda tarumar olmaktadır" dedi.
Gerçekleştirilen sempozyum vesilesiyle AFAD’a alınmış olan 21 ağır tonajlı arama ve kurtarma aracının hizmete alımını da gerçekleştirdiklerini dile getiren Soylu, "Bu araçları ülke genelindeki 17 AFAD Arama Kurtarma Birlik Müdürlüğüne dağıtacağız. 25 milyon TL maliyetli bu proje, geçmiş ismiyle Kalkınma Bakanlığı 2018 yatırım programına dahil edilmişti ve Devlet Malzeme Ofisi kanalıyla araç alımları gerçekleştirildi. Afet elbetteki acılar barındıran bir hadisedir. Ama inşallah bu araçlar, bu acıların hafifletilmesine yardımcı olacaktır" ifadelerini kullandı.
"YAĞMURU YÜCE ALLAH YAĞDIRDI AMA DERE YATAKLARINA EVLERİ YAPANLAR İNSANLARDI"
"Öldüren doğa değildir, insandır ve insan ihmalidir" diyen Soylu, şunları kaydetti:
"Bizim doğal afet dediğimiz hadise aslında sıradan doğa olayları insana zarar verince ortaya çıkan bir sonuçtur. Yer küre yaratıldığından beri depremler oluyor, seller ve toprak kaymaları meydana geliyor. Tıpkı yağmurun yağması gibi. Yağmuru yüce Allah yağdırdı ama dere yataklarına evleri yapanlar insanlardı. Depremleri yüce Allah yarattı ama Marmara Depremi’nde çöken binaları yapanlar yine insanlardı. O depremde resmi rakamlara göre 17 bin 480 vatandaşımızı kaybettik. Bugün üzüntü ve dehşetle izlediğimiz Endonezya depreminde ölü sayısı tsunamiyle birlikte 2 bin 45 kişiye ulaştı. Eğer kendimizi doğru sorgulamazsak, kendimize doğru sorular sorup doğru cevaplayamazsak ne bu toplantılar bir çıktı üretebilir, ne de bu acıların bir sonu gelir. Bizim yaptığımız yanlış suyun önüne çıkmaktır."
(İHA)