CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Biz demokratik parlamenter sistemi inşa etmek zorundayız. Ben bunu söylediğim zaman şu eleştiri geliyor, ‘Siz eski sisteme mi dönmek istiyorsunuz.’ Hayır. Eski sistemi en çok eleştiren biziz. Eski sisteme dönmek istemiyoruz” dedi.
24 Haziran seçim çalışmaları kapsamında Manisa’ya gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Manisa Ticaret ve Sanayi Odası’nda (MTSO) sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve iş adamlarıyla bir araya geldi. Partililer ve Manisa TSO yönetim kurulu üyeleri tarafından karşılanan Kılıçdaroğlu, düzenlenen toplantıda ülke gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, "Sanayicinin bir özelliği var. Sanayici kendisini aşmış kişidir. Sanayici, ekonominin kamu görevlisidir. Sanayici, kendisini düşünmez ülkesini düşünür. Yatırım yapacak, ihracat yapacak. Rekabet edecek ve dünyada tutunmaya çalışacak. Yerinde durmak yoktur, sanayici için sürekli çalışmak vardır. Teknoloji ve bilimi izlemek vardır ruhunda. Esnaf arkadaşlarımızın temel özelliği onlar devlete yük olmazlar tam tersine devletin yükünü azaltırlar. Esnaf kardeşlerimin de sanayici kardeşlerim gibi sorunları var. Sorunu olmayan hiç kimse yoktur. Bütün mesele şudur, sorunları nasıl çözeceğiz? Akılcı politikalarla, ortak aklı egemen kıldığımızda Türkiye çözülmeyecek sorunu yoktur. Biz bunların tamamını gerçekleştirebiliriz. Atacağımız adımlar ne olmalı 21. yüzyılın Türkiye’sini nasıl inşa edeceğiz. 21. yüzyılın Türkiye’si, bölgesinde ve dünyada nasıl ciddi bir güç haline gelebilir. Sadece politikacıların değil, düşünen herkesin ortak görevidir bu. 21. yüzyılı nasıl yakalayacağız ve orada çıtayı nasıl atlayacağız ve başarımızı nasıl sürdürebilir kılacağız, bu bizim ortak görevimizdir. Öyle ya bana deseniz ki hükümeti eleştir, dünya kadar eleştiririm. Bundan ne ben bir şey kazanırım ne de siz. Burada geleceği nasıl kazanırız, üzerinde düşünmemiz gereken konu bu. 4 ayaklı strateji ile geleceği inşa etmek zorundayız. Birisi eksik olursa yürümez. Birisi eksik olursa çağı yakalayamazsınız. Birinci ayağı, eğer ülkenizde tam anlamıyla demokrasi varsa dünyada söz hakkınız olur. Herkes konuşur herkes düşüncesini söyler, bilim dünyası gelişir. Can ve mal güvenliği, bu ülkeye yatırım yapacaklar için değerli kavramlardır. Siz düşüncenizi özgürce ifade edemezseniz bir kararnameyle, yargıya ulaşma hakkınız elinizden alınırsa can ve mal güvenliği yoktur. Bunun için yargının bağımsız olması lazım. Hakimin evrensel kurallara göre karar vermesi lazım. Can ve mal güvenliği sağlayan adalet mekanizmasıdır. Adalet mekanizması çökerse can ve mal güvenliği kaybolur. Adalet sadece bizim can ve mal güvenliğimizi sağlayan bir unsur değildir. Adalet hepimizi birleştiren bir kavramdır. Bütün inançların ortak kavramı adalettir. Yargı bağımsızlığı, güçler ayrılığı, medya özgürlüğü, bilimsel özgürlük bu açıdan çok önemlidir. Bu bağlamda cumhurbaşkanı adayımıza sunu söyledik. ‘Siz göğsünüzdeki CHP rozetini çıkartın. Siz 81 milyon kişinin Cumhurbaşkanı adayı olacaksınız.’ Cumhurbaşkanı makamı sıradan bir makam değildir. Cumhurbaşkanlığı makamının özelliği, bir ülkenin sigortası demektir. Siyasi partiler var olur ve olacak. Bunlar tartışırlar, ülkenin öyle sorunları olur bir hakemin başkanlığında sorunların çözülmesi gerekir. Tarafsız bir hakemin yani Cumhurbaşkanlığı tarafından çözülmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı mahkemeye hakim tayin edecek. Bir partinin genel başkanı mahkemeye hakim tayin ederse, ona ne siz güvenirseniz ne de ben güvenirim. Tarafsızlığın özelliği budur. 81 milyonu cumhurbaşkanı olacak. Her vatandaş kimliği, inancı yaşam tarzı ne olursa olsun eşit mesafede olacak. Bu bağlamda biz Sayın Muharrem İnce’yi aday gösterirken Türkiye Cumhuriyeti bayrağının rozetini taktık. Bu demokrasinin de temelini oluşturan bir anlayıştır” ifadelerini kullandı.
“ESKİ SİSTEMİ EN ÇOK ELEŞTİREN BİZİZ”
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle ilgili konuşan Kılıçdaroğlu, "Biz demokratik parlamenter sistemi inşa etmek zorundayız. Ben bunu söylediğim zaman şu eleştiri geliyor, ‘Siz eski sisteme mi dönmek istiyorsunuz’ Hayır. Eski sistemi en çok eleştiren biziz. Eski sisteme dönmek istemiyoruz. Demokratik parlamenter sistemi güçlendirmek, dünyada demokrasisi gelişmiş bir ülke haline gelmek istiyoruz. Güçler ayrılığının 4 temel ayağı vardır. Yargı, yasama, yürütme ve medya. 4’ü bağımsızdır ama 4’ü birbirini denetler. Parlamento yanlış bir şey yapabilir. Ne olur Anayasa Mahkemesi onu iptal eder. Vatandaş bir şey yapabilir, yürütme organı izin vermeyebilir, o zaman hakkını yargıda arayacak. Yargı da yanlış bir şey yapabilir. Alt mahkeme yanlış karar verir, mahkeme düzeltir. Demokrasilerde denetlenmeyen hiçbir makam yoktur. Her makam denetlenir. Yeni modelde çağdaş, demokratik sistemde olması gerekenler nelerdir. Dediğim 4 unsurun olması yeterli mi hayır. Yüzde 10 seçim barajı olmaz. Yüzde 10 seçim barajı darbe hukukun sonucudur. Yüzde 34 oy alıyorsunuz, parlamentoda yüzde 65 temsil ediliyorsunuz. Oysa yüzde 34 olması lazım. Demek ki seçim kanunun değişmesi lazım. Kadınlar siyasette daha fazla yer alsın diyoruz. Kadınlar için seçim yasasında cinsiyet kotası getirmiyoruz. Engel mi var. Biz kendi tüzüğümüzde yaptık bunu. Bunun seçim kanununda da olması lazım. Yeterli mi, hayır. 6 buçuk milyon vatandaşımız yurt dışında oy kullanıyorlar ama milletvekili çıkaramıyorlar. Bunun adı demokrasi mi? Oy kullanacaksınız ama milletvekili olamayacaksınız. Demek ki yurt dışı seçim çevresini düzenlenmesi lazım. Onlar da parlamentoda gelip sorunlarını anlatmalılar. Hepiniz vergi veriyorsunuz. Çocuk, doğduğu andan itibaren vergi öder. Altına bez alırsınız vergi ödersin, çeşmeyi açarsın vergi ödersiniz. Soru şu, vatandaş vergi ödüyorsa, vergiyi harcayan kişi bunun hesabını veriyor mu? Bize şu eleştiriler geliyor, ‘CHP’ yola karşı, baraja karşı. Hayır. Niye köprüye karşı olalım, köprü varsa güzel. Niye yola karşı olalım. Sorduğumuz soru şu, ‘Arkadaş yolu kaça yaptın, köprüyü kaça yaptın? Öyle bir atmosfer var ki vatandaş bunu sormaktan korkuyor. Onun yerine ben soruyorum. Köprüyü kaça yaptın? Öyle ya cebinden yaptıysan eyvallah. Bu soruyu asla sormayacağım. Ama vatandaşın vergisiyle yaptıysan bu soru bütün demokrasilerde sorulur. Neden sorulur, köprü yapılırken maliyet şişirilmiş mi, yolsuzluk yapılmış mı, elin oğlu köprüyü 5 liraya yaparken biz 15 liraya yapmışsak oturup düşünmemiz lazım” diye konuştu.
“MEDYA PATRONU SADECE MEDYA İŞİ İLE UĞRAŞACAK”
Sivil bir anayasa yapmak zorunda olduklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bütün vesayetlerden arınmış, bütün sivil toplum kuruluşları, üniversiteler hep beraber bir araya gelip az, öz bir anayasa yapmak zorundayız. Bu anayasayı yapabilirsek cumhuriyet tarihinde ilk kez sivil toplum bir araya gelip anayasa yapmış olur. Hedefimiz bu. Demokratik parlamenter siteminin böylesine güzel bir yönü vardır. Hiç kimsenin düşüncesinden ötürü suçlanmadığı, medyanın özgür olduğu gibi. Şu anda medya özgür değil. Yüzde 90’ını kontrol altında. Medya, halk adına gücü denetler. Siyasi otoriteyi denetler. Yanlış mı yapıyor doğru mu yapıyor? Yolsuzluk var mıdır, yok mudur, atamalar doğru mudur? Bunları denetler. Çağdaş demokrasilerde medya dördüncü güç olarak tanımlanmıştır. Medyanın bu gücü alabilmesi için 2 şey çok önemli. Medya patronu sadece medya işi ile uğraşacak. Hükümetten ihale alayım, ihale kapayım diye medya patronu o işe girerse halk doğru bilgilendirilmez. Bütün medya çalışanları sendikalı olması lazım. Patronuna karşı bile yazdığı haberin arasında rahat durabilmeli. ‘Bu haber doğrudur ve ben bu haberi yayınlayabileceğim diyebilmelidir.’ Biz bunları yaptığımız zaman ülkemizde demokrasiyi oturtmuş oluruz."
"KATMA DEĞERİ YÜKSEK ÜRÜNLER ÜRETMEK ZORUNDAYIZ”
Ekonomik göstergelerle ilgili de konuşan Kılıçdaroğlu, "Beton ekonomisi mi, üretim ekonomisi mi? Tasarrufları betona mı yatıralım yoksa üretime mi yatıralım. Bu tercihte de bulunmak zorundayız. Bizim tercihimiz üretmekten yana. Alın terinden yana. Sadece fabrikada üretmek değil. Tarlada çiftçi üretecek, üniversitede hoca bilgi üretecek. Sanatçı sanat eserini üretecek. Hizmet sektörü hizmet üretecek. Her alanda. Hayatın her alanında üretmek zorundayız. Üretirseniz güçlü olursunuz. Sanayide nanoteknoloji konusunda çip üretemiyorsanız, başkalarını ekranlarını alıp burada montaj yaparsınız. Katma değeri yüksek ürünler üretmek zorundayız. Hepimiz cep telefonu kullanıyoruz. Katma değeri yüksek ürünler bunlar. 6 kamyon geleneksel ürün ihraç edin, o bir çanta cep telefonuyla gelir ve sizden daha fazla kazanır. Katma değeri yüksek ürünü nasıl üreteceğiz? Üniversite bilgi üretecek. Üniversite bilgi üretemezse bunu yapamazsınız. Neden diyoruz YÖK kalksın, neden diyoruz bilim insanına dokunmayın, neden diyoruz üniversiteler her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı alanlar olsun? Bilgi üretmeleri için. Biz onlardan sadece bilgi üretmelerini bekleyeceğiz. O bilgiyi sanayici alacak, elle tutulur metaya dönüştürecek. Sadece 2013 yılında Güney Kore’nin Samsung markasının ürettiği patent sayısı Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye’nin ürettiği patent sayısının tam 15 katı. Ve Türkiye Güney Kore’den önce otomobil üreten ülkedir. Nasıl oldu da son 30 yılda Güney Kore şaha kalktı da biz böyle kaplumbağa adımları ile yürüyoruz. Onlar bilgiye önem verdiler. Katma değeri yüksek ürünler ürettiler. Türkiye’nin büyük bir sıçrama yapması lazım. Büyük bir değişim ve dönüşüm gerçekleşmesi gerekiyor. Bunu yapmadığınız zaman dünyada söz sahibi olamazsınız. Onlar üretirler siz tüketici olursunuz. Osmanlı İmparatorluğu sanayi devrimini kaçırdığı için battı. Cumhuriyeti kurduğumuzda toplu iğne üretecek fabrikamız yoktu. Cumhuriyet hükümetleri sanayi devrimini yakalamak istedi. 1925 yılında Kayseri’de uçak fabrikasının temelini attılar. Kendi deniz altımızı yapıyorduk. 1940’lı yıllarda Türkiye uçak ihraç eden ülkeydi. ETİ Banklar, Sümerbanklar diğer fabrikalar, et balık kurumları, TARİŞ’ler hepsi bu anlayışla kuruldu. Reçete belliydi. Özümüze döneceğiz. Gücümüze döneceğiz. İnançla yolumuza devam edeceğiz. Bugün geldiğimiz noktada gerilerdeyiz. Kime göre, aynı yarışa başladığımız ülkelere göre çok gerilerdeyiz ve yakalamak zorundayız dijital çağı. Dijital çağı yakalayamazsak gerilere düşmüş oluruz. Biz bunu yakalamak zorundayız. Bunu teşvik sistemiyle, akılla, mantıkla yakalarız. Sağlıklı bir planlamayla. Formülümüz ve projemiz var. Vergi ve sigorta primi tam ödenmek kaydıyla, borcu olmamak kaydıyla bunları ödeyen her KOBİ’ye her sanayiciye 1 yıl süreli 0 faizli kredi vereceğiz. Eğer katma değeri yüksek ürün üretiyorsanız, kredinin miktarı çok aratacak. Yeter ki yapsın. Diyorsunuz ki ‘0 faizli krediyi veriyorsunuz da bankalara faiz ödenecek.’ Evet ödenecek. Onu kim ödeyecek, onu dönemin hükümeti ödeyecek. Kaynak ve para var. Bütün mesele akılcı politika üretmekte. Akıl akıldan üstündür. Her şeyi ben bilemem, her şeyi bir kişi bilemez. Tek adam her şeye muktedir olmaz. Aklımız varsa aklımızı kullanacağız. Ortak aklı inşa edeceğiz. Buna eskiden planlama denirdi. Her ailede planlama vardır. Her kurumda planlama vardır. Sayın Başkanım çok şükür biz planlama teşkilatını kapattık. Biz bunu yeniden inşa edeceğiz. Yeni unsurlarıyla, çağdaş normlara uygun olarak. Aklı en iyi çalışan, dünyayı en iyi gözleyen insanlardan oluşan bir bilgi politikaları kurumu oluşturacağız" şeklinde konuştu.
“DÜNYAYA MEYDAN OKUYARAK EKONOMİK BÜYÜME OLMAZ”
Güçlü bir sosyal devlet inşa edilmesi gerektiğini belirten CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, konuşmasının devamında şunları kaydetti:
"Aç ve açıkta milyonların olduğu bir ülkede huzur ve barışı sağlayamazsınız. Üretim ekonomisine önem vermemizin temel nedeni, herkesin işi ve aşı olsun. Sanayicileri en çok şikayet ettikleri konu nitelikli ara elaman. Onu da yapacağız. Bütün organize sanayilerde teknoloji liseleri kuracağız. 6 yıl olacak. 3 yıl okuyacak öğrenci 3 yıl sonunda hangi bölümde okuyorsa fabrikaya gidecek çalışacak, staja yapacak. Sosyal güvenlik primini hükümet ödeyecek. Patronu görecek, yetişecek. Mezun olduğunda işi hazır olacak. Bu okulların yönetimi Milli Eğitim Bakanlığıyla organize sanayi bölgelerini müşterekliği içerisinde gerçekleştirilecek. Tek başına Milli Eğitim Bakanlığı yaparım demeyecek. Biz ara elaman sorunlarını çözeceğiz. Tarımda da teknoloji liseleri kuracağız. Tarım teknoloji liselerini kuracağız. Tarım teknoloji ile tanışmazsa gereken verimi alamayız. Konya’dan küçük Hollanda 180 milyar doların üzerinde tarım ihraç ediyor. Devasa Türkiye’nin ihraç ettiği tarım ürünü 17-18 milyar dolar. Bu ayıba ben tahammül edemiyorum. Bu kadar verimli topraklarınız olacak, Konya’dan küçük Hollanda’nın kilometrelerce gerisinde kalacaksınız. Neden aklımız mı yok, çiftçimiz mi yok, neden üretemiyoruz. Hangi gerekçe ile üretemiyoruz? Batılılar telkin ediyorlar. ‘Türkiye tarımdan çıksın.’ Niye tarımdan çıkalım. Amaçları şu; ’81 milyonu biz doyuralım, siz doyurmayın. Siz çalışmayın, siz üretmeyin. Saman mı biz size vereceğiz daha ucuza. Arpa mı biz daha ucuza vereceğiz.’ Tıpkı 1950’lerde ‘niye uçak fabrikası kurdunuz, niye uçak ihraç ediyorsunuz, bunlarla uğraşmayın. Size uçağı bedava vereceğiz’ dediler. Gemiyi size bedava vereceğiz dediler 2. Dünya Harbi’nin bütün kalıntılarını bize bedavaya verdiler. Askerin çatal kaşığı bile bize bedavaya verildi. Savunma sanayimizi öldürdük. Egemen güçlerin telkiniyle bir ülkenin politikası oluşturulmaz. Bir ülkenin politikası namuslu siyasetçilerin ellerinde, akıllarında gelişir ve büyür geleceği görmesi lazım biri siyasetçinin. Ufkunun geniş olması lazım. Bilim nereye gidiyor bunu görmesi lazım. Eğitimin sürekli olması lazım. Bugün okulda okuyan çocuklarımız çalışma yaşına geldiğinde hiç ilgisi olmayan bir konu üzerinde çalışacak. Dünya bu kadar hızla gelişiyor. Bunu insan kaynakları bakanlığı kuracağız. Eğitim hayatın her alanında olacak. Biz dünyayı izliyoruz. Dünyanın hiçbir başbakanı, dünyanın hiçbir devlet başkanı ‘Yol yaptık, köprü yaptık, buzdolabı yaptık, çamaşır makinesi yaptık’ diye övünmez. Onlar 17-18. yüzyılın ürünleri. Elin oğlu neyi düşünüyor biliyor musunuz, uzaydaki altını kendi ülkeme nasıl getiririm? Oradaki değerli madeni kendi ülkeme nasıl getiririm. Bizim düşünmemiz gereken işte bunlar. Bunları yapmak zorundayız. Dünyada yeni gelişmişlik tanımını kişi başı ile ölçmüyorlar. Küçük ayrıntılarda iş bölümüne giden ülke gelişmiş ülkedir. Herkesin işi ve görev alanı var. O zaman ülke gelişmiş ülkedir. Bizim siyasetçilerin bundan henüz haberi bile yok. Dünyaya meydan okuyarak ekonomik büyüme olmaz. Ekonomik büyüme, akılla, mantıkla, bilgiyle ve üretimle olur. Japonya dünyaya meydan mı okuyor, neyle okuyor arabasıyla teknolojisiyle okuyor. Madeni olmayan bir Japonya, dünyanın en iyi asansörlerini yapıyor neyle, bilgi ve birikimle yapıyor. Biz dışarıdan getiriyoruz. Madeni yok asansör üretiyor ve asansörü bize satıyor. Niye biz yapamıyoruz? Oturup düşünmemiz lazım."
“EĞİTİME ÖNEM VERMEYEN BİR ÜLKENİN GELECEĞİ YOKTUR”
Eğitimin öneminden söz eden Kılıçdaroğlu, "Sürekli eğitim, nitelikli eğitim. Şu sorunun cevabını ben henüz almış değilim. 16. yılın sonunda çocuklarımızın yüzde 90 niçin niteliksiz okullara gidiyor? İş dünyasının, esnaf kardeşimin düşünmesi lazım. Bizim çocuklarımız hangi gerekçe ile niteliksiz okullara gidiyor? Eğitime önem vermeyen bir ülkenin geleceği yoktur, büyüme, gelişme şansı yoktur. Eğitime önem vermeyen bir ülke başkalarının entrikalarını uygulayan, başkalarının ürettiği malları tüketen bir ülke haline sür’atle dönüşür. Bir ülkeyi geri bıraktırmak için yapacağınız tek şey vardır, eğitim sistemini bozmak. O kadar. Başka bir şey yapmanıza gerek yok” dedi.
“DIŞ GÜÇLERİN OYUNU DENİYOR”
Son 16 yılda dışarıya 151 milyar 34 milyon dolar faiz ödendiğini aktaran Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bir avuç insan bunlar. Londra’da oturuyorlar. Bir avuç faiz lobicisi. 151 milyar 34 milyon dolar faiz ödedik. Şimdi faizleri yeniden arttırdık. Dış güçlerin oyunu deniyor. Ne dış güçleri oyunu. Parayı isteyen sensin, gidip yalvarıp yakaran sensin, Londra’ya giden sensin, yetmedi bakanı gönderen sensin, Merkez Bankası Başkanını gönderen sensin. Borç isteyen sensin, ‘Efendim dış güçlerin oyunu.’ Türkiye’yi neden bu kadar borç batağı içine soktun. Osmanlının tarihini iyi bilmeyen Türkiye’nin geleceği konusunda sağlıklı politika üretemez. Osmanlının batışı eğitimle olmuştur. Osmanlının batışı sanayi devrimini kaçırmakla olmuştur. Osmanlının batışı borçlanarak olmuştur. Düyun-u Umumiye’yi hiç kimse unutmasın. Osmanlı döneminde kurulan Düyun-u Umumi idaresi de çalışan memur sayısı dönemin Maliye Bakanlığında çalışan memur sayısından daha fazladır. Cumhuriyet kurulduktan sonra Osmanlı’nın borçları son kuruşuna kadar ödenmiştir. Bütün o değişimler yapıldıktan sonra. Demir ağlarla ülke örüldükten sonra, Sümerbanklar, ETİ Banklar, Fiskobirlik’ten sonra. Osmanlı’nın parasını basacak milli banka yoktur. Kendi paramızı basacak milli banka 1930 yılında Merkez Bankası kurularak bizim paramızın basılmasına imkan sağlanmıştır. Tarihini bilmeyen, tarihte yaşanan olumsuzlukları bilmeyen tarihi tekerrür ettirir. Tarihi tekerrür ettirmemenin gerekçesi tarihi bileceksiniz ve aynı hatalara Türkiye’yi sokmayacaksınız. 151 milyar dolar faiz ödüyorsunuz. 15-16 yılda. Ne yapılırdı 151 milyar dolarla bu ülkede. İçeriye ödenen faizler, devlet tahvili, hazine bonosu alıp hükümetten faiz alan var. Onlar da 687 milyar Türk Lirası. Ne yapıldı? Bu kadar para alındı, ne yapıldı. 79 yılda bütün cumhuriyet hükümetlerinin harcadığı para 713 milyar dolar. Yol, köprü, havaalanı yapıldı. Keban Barajı, Atatürk Barajı yapıldı. Büyük Marmara depremi yaşandı. Amerikan ambargosu oldu, Kıbrıs çıkarması oldu. Harcanan para 713 milyar dolar. Son 14 yılda harcanan para 2 trilyon 94 milyar dolar. Bu parayla ne yapıldı? Karakaya Barajı mı yapıldı, Atatürk Barajı mı yapıldı, Telekom gibi devasa bir kuruluş mu kuruldu, hayır. Ne yapıldı arkadaşlar? Bakın bu rakamları gittiğim her toplantıda telaffuz ediyorum. Bir Allah’ın kulu çıkıp ‘ey Kılıçdaroğlu verdiğin rakamlar doğru değildir’ diyemiyor. Çünkü devletin rakamları. Nereye gitti bu para? Kim memnun bu düzenden. Bu düzenden sadece rantiye sınıf memnun”
“TÜRKİYE DOLARA BOĞULACAK”
İktidar olduklarında ilk yapacakları işin Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatını kurmak olduğunu ifaden Kılıçdaroğlu, "Bu teşkilatın kurucuları 4 ülke olacak. Türkiye, İran, Irak ve Suriye. Sayın Muharrem İnce 4 ülkenin devlet başkanını ziyaret edecek. Nedir bu orta doğuda olan, niye beraber olmuyoruz? Ortak tarihimiz var, ortak kültürümüz var. Akrabalıklarımız da var. Niye kavga ediyoruz? Neden Müslüman kanı akıyor. 4 ülke bir araya gelecek. Terörü de bitireceğiz. Bizim sanayicimiz oralarda da fabrika kuracak. Barış varken niye kavga ediyoruz. Orta Doğu Barış ve İşbirliği Teşkilatını hayata geçireceğiz ve onu izleyen yılda Türkiye dolara boğulacak. Öyle gidip yalvarmayacağız bize borç para verin diye. Faizi yükseltip bize borç para verin diye dilenmeyeceğiz kimseden. Bizim iş adamımız gidecek, yatırımını yapacak, fabrikasını kuracak yolunu, okulunu hava alanının her şeyini yapacak ve parasını alıp Türkiye’ye gelecek. Bölge liderliğine bakın. Egemen güçler buna izin vermez deniyor. 4 ülke bir araya gelirse her şeyi çözeriz. O zaman göreceksiniz terör de bitecek. Akılcı ve tutarlı politikalar üreteceksiniz. Egemen güçlerin telkiniyle politika üretirseniz batarsınız. Türkiye o noktadadır" dedi.
Konuşmaların ardından Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Yılmaz, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na hat sanatı eseri hediye etti.
(Önder Aydın - Aykut Yeniçağ - Sadık Cangel/İHA)