Rus kozmonot Aleksandr Lazutkin, "Uzaydan Dünyamıza ilk baktığımda üzülmüş gibiydim.
Pencereden bakınca dünyamızın yuvarlak olduğunu gördüm ve sonra düşündüm ki, bunu zaten biliyorum ve bunun için buraya gelmeme gerek var mıydı? Daha sonra neden üzüldüm diye kendime sordum. Sonra bunu şuna bağladım; ben uzaya geç çıktım" dedi. MİR Uzay İstasyonu kozmonotu Aleksandr Lazutkin, Ankara’da Bilim ve Ütopya dergisi ile Rus Dili Kültür Merkezi’nin (RUSMER) düzenlediği basın toplantısında basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Hayalinin Mars’ta yürümek olduğunu ancak gerçekleşmediğini kaydeden Lazutkin, uzaya çıktığında 3 tane amacının olduğuna dikkat çekerek, "İlki; uzaydan dünyamızı görmek, ikincisi; sıfır yer çekiminde bulunup oradaki hisleri ölçmek ve üçüncüsü; uzaylılarla karşılaşmak. İlk kozmonot olduğumda hayalim ayda ve Mars’ta yürüyebilmekti. Kozmonot olarak hayatıma başlarken çok heyecanlanmıştım ve acaba ben geç mi kaldım, beni Mars’a almazlar mı diye düşündüm. Çünkü teknoloji çok hızlı gelişiyor ve Mars’ta da çoktan gelişmeler başlayacak ama ben yetişemeyeceğim diye düşünmüştüm. Bana soracak olursanız, insanlar teknoloji açısından Mars’a gitmeye hazırlar. Fakat, öncelikle radyasyondan korunmak gibi büyük bir problemimiz var. Uluslararası uzay istasyonu teknik olarak 20 senedir yörüngede uçmakta ve orada bir insanın yaşamını sürdürebilmesi için bütün şartlar sağlanmış durumda. Ancak radyasyonu geçebilmek çok zor ve şu anda çözülememiş bir problem olarak görülmekte. Benim Mars’ta yürüme hayalim artık suya düştü ama öyle tahmin ediyorum ki bir insanın Mars’ta yürüdüğüne tanıklık edebileceğim" şeklinde konuştu.
"UZAYDA ÇOK İLGİNÇ ŞEYLER VAR VE ORADA BÜTÜN İNSANLARIN ASLINDA AYNI İNSAN OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORSUN"
Uzay alanında Amerika ve Rusya arasındaki rekabetin hala devam edip etmediğine yönelik sorulan bir soruyu yanıtlayan Lazutkin, "Eskisi gibi bir rekabetten söz edemeyiz. Bugünlerde biz aynı uzay istasyonunda birlikte çalışıyoruz ve birbirimizi tamamlıyoruz. Biz şu anda 2 rekabetçi devletten 2 devlete dönüşmüşüz ki diğer devletlere uzay endüstrisi kapsamında eğitim vermekteyiz. Şu anda artık iki ülke değil de birçok ülke uzayda gelişmek açısından buna dahil. Avrupa ülkeleri de, Japonya da, Latin Amerika ülkeleri de artık dahil oluyor. Yani diyebilirim ki, biz 2 devletten öte olarak devletlerin tümü gibiyiz. Şimdi herkesin tecrübesinin alındığı yeni bir adım atacağız. Bu yeni adıma da Mars yürüyüşü diyebiliriz" ifadelerini kullandı.
Bütün tanınmış kozmonotlara aynı duyguyla yaklaştığını dile getiren Lazutkin, "Uzaydan dünyamıza ilk baktığımda üzülmüş gibiydim. Pencereden bakınca dünyamızın yuvarlak olduğunu gördüm ve sonra düşündüm ki, bunu zaten biliyorum ve bunun için buraya gelmeme gerek var mıydı? Daha sonra neden üzüldüm diye kendime sordum. Sonra bunu şuna bağladım; ben uzaya geç çıktım. Uzaya çıkan ilk kozmonotumuz Yuri Gagarin’e çok imrendim. Çünkü o hiçbir şey bilmeden, diğer hiç kimse bir şey bilmiyorken ilk defa uzaya çıkıp her şeyi kendi gözüyle gördü. Belki onun yerinde olmak gibi bir düşüncem vardı. Diğer hiç kimsenin görmediği şeyleri görmeyi ve hiç kimsenin tatmadığı duyguları tatmayı isterdim" diye konuştu.
"BİZ SADECE KENDİ DÜNYAMIZDA YAŞIYORUZ VE SANIYORUZ Kİ.."
Kozmonotluğun hayatında ve karakterinde ne gibi bir deformasyona neden olduğuna ilişkin de bir değerlendirmede bulunan Lazutkin, "Biz aslında normal insanlarız. Çok konuda eğitilmemize rağmen her şeyi de bilmiyoruz. Ben şahsen daha sakin biri oldum. Bu dünyada yaşamak daha çok hoşuma gitmeye başladı ve daha ilginç hale geldi. Diğer taraftan hayatım zorlaştı. Çünkü biz eğitilirken bize, kozmonotların her şeyi doğru söylemeleri gerektiği söyleniyor. Ama günlük hayatta işler bu şekilde yürümüyor. O yüzden ben sizin gibi normal kişiler için bir nevi uzaylı gibi oldum. Biz sadece kendi dünyamızda yaşıyoruz ve sanıyoruz ki tüm hayat burada. Halbuki bizim dünyamız tüm galaksi, tüm evren" dedi.
Lazutkin, bir ülkenin büyük ya da küçük gelişmelere sahip olmasının öneminin olmadığını belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yeter ki ülke istesin o konuda çalışmaya başlasın. Bütün dünya bunun için açıktır. İster Amerika ile ister Rusya ile çalışın ama yeter ki çalışın. Gençlere tavsiye ediyorum, eğer böyle bir merakınız varsa heyecanınızı yitirmeden bu yönde çalışmanız isterim. Uzay bilimi, teknolojinin eriştiği en üst noktası olarak adlandırılıyor. Bizim sahip olduğumuz tüm gelişmeler, bilgiler, bunların hepsi uzay bilimi için bir nevi temel oluşturmaktadır. Tüm bu gelişmeler uzay bilimi için destek sağlamaktadır.’’
"EİNSTEİN’IN DA SÖYLEDİĞİ GİBİ NE KADAR HIZLI HAREKET EDERSEN ZAMAN O KADAR YAVAŞLAR"
Uzay ortamına adapte olmanın zorluklarından bahseden Lazutkin, "Buradayken gündüz ve gece olması bizim için bir göstergedir. Uzaydayken buradaki 24 saat orada 1,5 saate denk geliyor. Orada el saatlerimiz var ve onlara göre kendimizi düzenliyoruz. Her şey planlı ve programlı. Serbest zamanımız yok denecek kadar az. Bu yüzden mesai saatlerimiz çok çabuk geçiyor. Einstein’ın da söylediği gibi; ne kadar hızlı hareket edersen zaman o kadar yavaşlar. Bunların yanı sıra, sıfır yer çekimine alışmak çok zordu. Başınız ağrıyor, sürekli kusuyorsunuz ve diğer sağlık sorunları da oluyor. Aynı şekilde yere inince de aynı sağlık sorunlarını yaşıyorsunuz. Biz dünyaya indiğimizde kaslarımız tembelleşmiş oluyor, zayıf oluyor ve bu yüzden hızlı yürüyemiyoruz. Vücuttaki kan miktarı da bir litre kadar azalmış oluyor" ifadelerini kullandı.
(Mustafa Apaydın/İHA)