Siz de benim gibi çıkışı görünce sevinenlerdenseniz. Bu yazı tamda size göre.
Eğer mecburi bir yöne saptıysak yolculuk genelde huzur vermez. Yeni bir dönüş yolu veya çıkış ararız. Yol bazen uzun olur bazen de katlanılmaz olur. Böyle durumlarda da o yola girdiğimize de pişman oluruz.
Başka bir açıdan baktığımıza da yolculuklar huzur verir insana. Tedbil-i mekânda ferahlık var derler.
Yaşadığımız bu çelişkinin cevabını yine kendi içinde bulacağız.
Bir labirent düşünelim. Bu labirente kendi istediğimizle giriyoruz. Karışık da olsa er geç çıkabileceğimizi düşünüyoruz. Aslında oraya giriş amacımız zaten çıkışı bulmak. Ve çıkışı bulmaktan başka çaremiz yok. Bu oradaki tek hedefimiz. Yanlış bir seçenekte devam ettiğimizi çıkmaz sokağa girince anlıyoruz. Dönüyoruz. Başka seçeneklerle devam ediyoruz. Zaman kaybettikçe sinirimiz bozuluyor, doğru seçeneğe ulaştıkça motive oluyoruz. En sonunda çıkışı buluyor, başarma hissiyle büyük bir sevinç yaşıyoruz.
Bir proje düşünelim. Projeyi tasarlarken riskler, beklentiler, hedefler, beklenen sonuçları baştan belirliyoruz. Aslında en baştan riskleri ve bunlarla başa çıkma yollarını planlamıştık. İstediğimiz sonuçlara yüksek bir oranda ulaşacakken başarı oranımız düşüyor. Başta en yüksek seviyelerde olan motivasyon hissi giderek düşüyor. Belli bir eşik altına düştüğünde ise ipin ucunu kaçırma hissi bizi bir an önce sonuçsuz bir şekilde çıkışa götürüyor. Ya da başarı oranı yükseldikçe çıkışa bir an önce varmak istiyoruz.
Okuduğumuz kitapları düşünelim. Hikaye sönük olsa da, bizi sürükleyip bir yerlere götürse de hep sonuna gelmek istiyoruz. Çok nadir olarak yarıda bırakıyoruz. Sonunu görmek istiyoruz.
Yeni bir yere taşınalım. Yeni bir heyecanla yeni bir başlangıç yapıyoruz. Başlangıçta tamam burası tam bana göre deyip kendinize süre koymuyorsunuz ama zaman geçtikçe şartlar sizin lehinize veya aleyhinize işliyor. Etrafınız eskimese bile siz eskiyorsunuz. Geldiğiniz günkü gibi düşünmeniz artık mümkün değil. Artık gitmek istiyorsunuz. Çıkış arıyorsunuz.
Öğrenci olduğumuz zamanları düşünelim. Hangi seviyede olursak olalım okulun o son sınıfında aynı heyecana sahip olmadık mı? “Bitsin artık” dediğinizi duyar gibi oluyorum.
En sevdiğimiz, sevindiğimiz zamanlarda bile sonu aramadık mı?
Bu çıkış, bu sonlu olma kavramı zamana özgü bir değer demek ki. Başlangıcı olan her şeyin bir sonu muhakkak olmak zorunda.
Zamanı durduramıyorsak, her nerede, ne yapıyorsak yapalım, ne yaşıyorsak yaşayalım çıkışı mutlaka arayacağız. Sona varma hissiyatı bir noktada başlayacak. Bazılarımızda erken, bazılarımızda daha geç.
Eğer yeni bir son yeni bir başlangıç yapmaksa. Bence en zahmetsizi zihin dünyasında ilerlemek. Kendimizi, çevremizi oradan oraya savurmaktansa fikirlerimizi savurmak, dağıtmak, en uzaklara göndermek…
Hep yeni bir başlangıç yapmak, hep yenilemek, yenilenmek. İstemediğimiz her şeyi bir çırpıda geride bırakmak. Alabildiğince koşmak, yol almak.
Böyle düşündüğümüzde istediğimiz çıkışa ve yeni başlangıçlara adım atmak o kadar da zor olmasa gerek.
Fatih Boran