Yaklaşık 30 yıl bir kamu kurumunda denetçilik, eğitimcilik, yöneticilik yaptım ve 10 adet kitap yazdım. Türkiye’nin önemli kuruluşlarında(1.Ordu, SSK Hastaneleri; İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Türk Hava Yolları, İstanbul Üniversitesi, Savunma Sanayi Başkanlığı vb.) görevlendirmeler ile kalite sistem kurma çalışma projelerini yönettim. Çalışma hayatımda 5 bine yakın yurt içi ve yurt dışı kurum ve kuruluşların çalışmalarını yerinde görme ve değerlendirme fırsatım oldu. Gerek dış ülkeler ile Türkiye arasında, gerekse yurt içi ve yurt dışı kuruluşları arasında gözlemlediğim her konuyu dikkatlice analiz edip kıyaslamalar yaptım.
Bu değerlendirme sonuçlarını baz alarak bu manifestomu oluşturdum. Bu manifestomu siz değerli okuyucularım ile her hafta paylaşmak istiyorum.
Bu yazılırım için bana fırsat veren ankaranınsesi.com sitesi imtiyaz sahibi Sayın Nedim ÇALAPKULU’ ya çok teşekkür ederim.
1 - Bütün Artılarına Rağmen Türkiye Neden? 3. Dünya Ülkesi
‘Kentsel yaşamda kalite’ diye bir konferansa kalite uzmanı konuşmacı olarak davet edildim. Bu konferans da milletvekilleri, bakanlıklara bağlı genel müdürler(tarım, sanayi, nüfus vb.) de konuşmacı olarak bulunuyorlardı.
O günkü programda be son konuşmacı olarak yazılmıştım.
Milletvekillerimiz bölgenin ve ülkemizin konumunun öneminden bahsettiler. Avrupa-Asya, Ortadoğu-Balkanlar gibi yerlerin geçiş noktası olduğu ve bu nedenle birçok artlarının olduğunu vurguladılar.
Sanayi bakanlığından katılan konuşmacı Türkiye’nin yeraltı yer üstü kaynaklarının çok olduğunu ve kıymetli olduğundan bahsetti.
Tarım bakanlığından gelen konuşmacı; Türkiye’nin ekilebilir tarım alanlarının kendisine yetebilecek bir ülke olduğunu söyledi.
Nüfus ile ilgili konuşma yapan yönetici; Türkiye’nin genç nüfusundan bahsetti ve çok kıymetli olduğunu belirtti.
Konuşma sırası bana geldiğinde katılımcıların çoğu konudan kopmuş ve bazı katılımcılarda uyuklamalar başlamıştı. Konuşma yapmak için kürsüye davet edildim, benden önceki konuşmacıların sunumları programda biraz sarkmaya neden olduğu için oturum başkanı beni zamanı iyi kullanma konusunda uyardı.
Kürsüye geldim, konuşmama başlamadan önce benden önceki konuşmacılara bir soru yöneltmek istiyorum dediğimde hem konuşmacılar hem de katılımcılar şaşırdılar. Ama uyuklayanlarında uykusu açıldı.
Sorum şuydu; konuşmalarınızda ülkemizin coğrafyasının, yeraltı kaynaklarının, tarım arazilerinin, genç nüfusunun öneminden ve artlarından bahsettiniz evet doğru ancak bu artılara rağmen neden Türkiye 3.Dünya ülkesi olarak tanımlanıyor? dedim.
Kimi konuşmacı eğitim sisteminden, kimi konuşmacı siyasi yapıdan kimi konuşmacı da ülke politikalarından kaynaklanıyor diye cevaplar verdiler.
Ben sizin gibi düşünürsem binlerce neden söyleyebilirim, ondandır bundandır şundandır diye söyleyerek, bakınız bir problemin (artılara rağmen 3.dünya ülkesi olmak problem) binlerce nedeni varsa binlerce de çözüm üretmek gerekir yani çözümsüzdür dedim.
Eğer bir problemin nedenini bir cümleye indirgeyemezsek asla o problemi çözemeyiz dedim. Bana ve soruma birazcık da kızan konuşmacılar kardeşim öyle bir cümlemi var? Bende evet var dediğimde söyleyin de bütün bir milleti kurtarın kardeşim dediler. Peki diyerek konuşmamı şu şekilde sürdürdüm.
Japonya yaklaşık 50-60 yıl önce atom bombası ile yerle bir oldu. Bu kadar onurlu ve gururlu bir millet ABD’ye teslim oldu. Japonya’da yeraltı kaynağı, ekilebilir alan yok denecek kadar az, coğrafik özellikleri oldukça dezavantajlı(yılda ortala bine yakın deprem oluyor bir tanesi muhakkak 7 şiddeti civarında), öyle viyadükler, köprüler, havada giden hızlı trenler yapmışlar ki depremlerde en ufak bir problem yaşamıyorlar. Japonya şu anda dünyanın en gelişmiş 8 ülkeden birisi peki bu duruma nasıl geldiler. Onlarda eksi olan konular bizde artı olmasına rağmen biz neden 3. Dünya ülkeleri arasında listeleniyoruz.
Aradığımız o bir cümle şu dedim;
‘Önleme ve ölçme maliyetlerinin altına girmeyip hep başarısızlık maliyetinin altından kalkmaya çalışıyoruz’ da o yüzden dedim.
Örneğin depremde hangi maliyetlerden kaçtık!
-
Fay hattı üzerine bina yaptırmayacaktık(önleyici yaklaşım) maliyeti en fazla ne olurdu, birkaç arazi mafyası ile uğraşırdık,
-
Fay hattı üzerine bina yapılabiliyorsa ölçme maliyetinin altına girseydik müteahhide yık kardeşim bu çürük binaları deseydik müteahhidin cebinden çıkacak üç yüz, beş yüz bin lira,
-
Şimdi önleme ve ölçme maliyetinin altına girmediğimiz için başarısızlık maliyeti ile karşı karşıyayız dedim.
Yıkılan onlarca bina, ölen binlerce insanımız, ne zamana kadar ödeyeceğimiz belli olmayan deprem vergileri aranızda bunun maliyetini hesaplayabilecek var mı? Dedim. Konuşma yaptığımız ilin kısa bir süre önce deprem yaşamış bir yer olmasına rağmen benim deprem örneğimi anlamadıklarını hissederek, kaç kişi kışın başına bere takarak çıkar, saçımız bozulur diye takmayız bere önleyici bir tedbirdir maliyeti de önleyici maliyettir. Bere takmıyoruz bari belirli periyotlarda gidip rutin sağlık kontrollerimizi yaptırsak(ölçme maliyeti) dediğimde beyefendi sizin sağlık kontrol maliyetlerinden haberiniz yok galiba dediklerinde evet yok sizin hastalanma maliyetinden haberiniz var mı? Hastalanıp hastaneye gittiğinizde(başarısızlık maliyeti) hayatınızı kaybetmeniz, sağlığınızı kaybetmeniz bir tarafa sizin ve sülalenizin serveti yetmeye bilir dedim.
Değerli katılımcılar diyerek;
Gecekonduları yaptırıp elektriğini suyunu bağlayıp yıllarca faturalandırılıp daha sonra gidip yıktığımızı, çukuru kazıp insanlar içine düştükten sonra etrafına koruyucu yerleştirdiğimizi, treni hızlandırıp devirip ondan sonra hızlı tren raylarını döşediğimizi gibi örnekler ile tezimi pekiştirdim.
Sonuç olarak ülkemizde gözlemlediğimiz ve yaşadığımız olaylara baktığımızda yeterli önlemleri almadığımızı(önleme), yeterli kontrolleri yapmadığımızı(ölçme) ve başımıza geldikten sonra(başarısızlık) yani olayın gerçekleşmesinden sonra altından kalkmaya çalıştığımızı sizlerde gözlemleyebilirsiniz.
Daha sade ifade ile bir şey başımıza gelmeden aklımıza gelmiyor, veya aklımıza geliyor tedbir almayarak büyük maliyetlerin altından kalkmaya çalışıyoruz ve ülkemizin müthiş kaynaklarını israf ediyoruz.
Tekrar belirtmek isterim ki ‘Önleme ve ölçme maliyetinin altına girmeyenler başarısızlık maliyetinden kurtulamazlar’
Sevgi ile kalınız
Hidayet ŞAHİN(Uluslararası Kalite Uzmanı ve Eğitimci)
Gerek anlatımınız gerek farkındalığınız mükemmel. Sizin gibi uzmanların kıymetini bilmek gerekir. Uluslararası ve ulusal hazırlanan tüm sistemlere hakimiyetinizi bilen biri olarak yönetim sistemleri başta olmak üzere duayen birisiniz. Başarılarınızın devamını diliyorum