Günlük yaşantımızda küçük sorunlarla karşılaştığımızda, bir süre sonra sorunların çözülmesiyle veya unutulmasıyla farklı düşüncelere yönelerek gündemimizi değiştirebiliyoruz. Birçok kişi, genelde “telefonumu bir üst model ile değiştirmeli miyim? Aracımın modelini ne zaman yükseltmeliyim vb.” sorularla aslında pek de zaruri olmayan modern dünyanın ihtiyaçları için zihnini bulandırıyor. Kullanmayacağı özellikleri barındıran ve her yeni gün bir yenisi üretilen teknolojik ürünlere olan düşkünlüğümüz gün be gün toplumumuzu ele geçiriyor. Çevremizde sürekli olarak karşılaştığımız ve sayıları hızla artmakta olan teknoloji bağımlısı kişilerde –kendileri farkında olmasalar da- Kaliforniya Sendromu adı verilen ve belirtileri; zevke düşkünlük, bencillik ve yalnızlık olan, neticesi de her zaman mutsuzluk olan modern zaman hastalığı baş göstermektedir.
Bu hastalık özetle; eğlencenin, bedensel hazların, para kazanmanın ve harcamanın hayatın temel felsefesi olarak algılandığı, insanların hayatı tüketmek için yaşadığı, üretirken ve tüketirken hatta eğlenirken ortaya çıkan yorgunluğunu tekrar eğlenerek atmaya çalıştığı, sürekli eğlence anlayışın zamanla ruhunda oluşturduğu yaraları ortadan kaldırmak için daha çok tüketmesinin ve eğlenmesinin gerektiğini düşündüğü her defasında tüketimin ve eğlencenin dozunu artırıp şeklini değiştirdiği israfa dayalı anlayış şeklinde sıralanabilir. Uzmanlarca bu sendrom, “susuzluğu deniz suyu içerek dindirmeye çalışmak, tuzlu sudan yandıkça daha çok deniz suyu içmek” kısır döngüsüne benzetiliyor. Kaliforniya Sendromuna yakalanan hastalar, kendi dünyevi zevk ve ihtirasları haricinde başka hiçbir şeyi göremez hale geliyor ve hastalık zihinlerinde ilerledikçe daha da bencilleşerek insan doğasına uygun olmayan karaktere bürünüyorlar. Modern dünyayı düşündüğümüzde; bir yanda bu hastalığın zihnini tamamen ele geçirdiği insanlar, bir yanda da açlıktan ve susuzluktan hayatını kaybeden insanların var olduğunu görmekteyiz. Üniversite yıllarımızdan aşina olduğumuz klasik iktisadın tanımı yapılırken kullanılan, “sınırlı kaynaklarla, sınırsız insan ihtiyaçlarının karşılanması” ifadesi, genç nesilde hiçbir anlam ifade etmemeye başlamış, bu ifadenin yerini sadece “sınırsız ihtiyaçların karşılanması” düşüncesi almıştır. Nüfus gittikçe bencilleşmekte, en yakınında olanın dahi ihtiyaçlarını görmezden gelmeye başlamaktadır. Bu korkutucu durum, dinimizce uygun olmadığı gibi, Yüce Rabbimiz tarafından; “Allah rızık bakımından kiminizi kiminize üstün kıldı. Bol rızık verilenler ellerinin altında bulunanlara kendi rızıklarını (kendileriyle eşit seviyeye çıkacak derecede) vermezler. (Hâlbuki Allah, onların rızkını kendilerine emanet olarak vermiştir.) Bu böyle iken Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar? (Nahl Suresi: 71)” ifadeleriyle uyarılmaktayız. Yani sahip olduğumuz her şey bizlere emanet ve bu emaneti doğru dağıtmak dini olarak görevimiz. Çoğumuzun daha önce duyduğu ceviz kurdu hikâyesiyle konuyu pekiştirelim. Ceviz kurdu, girebileceği kadar delik açarak cevizin içine girer ve ne var ne yok yer. Yedikçe şişmanlar ve doyar. Doyunca da geri çıkmaya çalışır fakat artık delikten geçemez. İşin daha kötüsü cevizin içi kurumuştur ve deliği genişletmek imkânsızdır. Tek çare zayıflamaktır. Aç kaldıkça zayıflar ve eski haline döner. Artık dışarı çıktığında mevsim bitmiş ve geriye kuru cevizden başka bir şey kalmamıştır. Bazı insanlar da böyledir. Mal, mülk hırsıyla tüm ömrünü heba eder ve “yeter” dediğinde ömrünün sonbaharı gelmiş, hastalıklarla geçireceği koskoca bir kış kalmıştır. Bizim için geç olmadan, kış gelmeden bir an önce üzerimizdeki emaneti ihtiyaç sahiplerine dağıtalım ve ihtiyaçlarını giderelim. İhtiyaç sahibi olan komşumuzun, akrabamızın sofralarını şenlendirelim. Bireysel olarak yardım yapmaya gücümüz yetmiyorsa dernekleri, vakıfları kullanarak insanlığa değer katalım. Unutmayalım ki, “insanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır” (Hadis-i Şerif)
Mücahit Salih DURAN
Gönlü güzel insan Munis Mücahid’in, kalemide muhteşem. Tahayyül etmeyen, bilakis birebir yaşayan Babayani Kardeşim; Farkındalıkların farkına varmamızı temenni ediyor. Teşekkürler