Sûfîlerin metinlerindeki en temel kavramlardan birisidir
aşk, bunda kuşku yok! Çağımızda tasavvufa gösterilen ilginin
ana sebeplerinden birisi, aşkın sûfîlerin metinlerinde kurucu
kavram olarak yer almış olmasıdır. Mahiyeti hakkında açık bir
fikir sahibi olmasak bile bir metinde aşktan söz edilmesi, metni
yakınlaştırır ve dikkati ona daha fazla vermeye yol açar. Aşk,
sanki herkesin özel bir kabiliyet ve başka bir gayret gerekmeden
kolaylıkla anlayabileceği ve her insan için en aşina kavram olarak
ihata eder bizi. Din bilimlerinin karmaşık kavramlarla örülmüş
metinlerine mukabil aşktan söz eden metinleri gördüğümüzde,
anlamamak yerini zevk ve coşkuya terk eder. Üstelik aşkı anlatmak
üzere sembolik anlatımlar bir yandan anlamaya yardım
ederken öte taraftan yorumun ucunu açık bırakarak mananın
ileri mertebelerine taşır insanı. Aşk için söylenen ‘tatmayan
bilmez’ deyimi anladığımızı tartışılır ve eleştirilir olmaktan
muhafaza ederek ‘güvenli’ ve ‘girilmez’ özel bir alan inşa eder.
Fuzûlî’nin meşhur Aşk imiş her ne var âlemde/İlim bir kîl ü kâl imiş
ancak beyti1 ise özel kabiliyet gerektiren bilgiyi bile değersizleşti-
1 Fuzûlî, Fuzûlî Divanı: Gazel, Musammat, Mukatta ve Rubai Kısmı, nşr. Ali Nihat
Tarlan, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay., 1950, I: 217.
rebileceği ve onun yerine insanın insan olmak bakımından sahip
olduğu duygu ile âlemi anlamlandırabileceğine kapı aralayan
yorumuyla insana tam da bu duyguyu yaşatır: aşk, en üstün ve
manalı insan duygusudur. Bu nedenle bilhassa aşkı merkezî kavram
haline getiren sûfîler herkesten daha çok insan, herkesten
daha çok aşina ve yakın gelir. Sûfîler için efendi, dost gibi tabirleri
kolaylıkla kullanabilmemiz bundan kaynaklanır. Bu durumda
sûfîler âşıklar, onların metinleri ise aşk edebiyatının en verimli
ürünleri olarak okunur.
Bir kavramı doğru anlamak için metinler üzerinde uzun
uzadıya bir araştırma gereklidir. Bu araştırma sürecinde bir
kavramı doğru anlamanın önündeki ciddi engellerden birisi,
ıstılah haline gelmiş ve özel bir yorum kazanmış kelimenin
dildeki yaygın anlamıdır. Dildeki yaygın anlam, ıstılah anlamını
unutturur veya sınırlandırır ve dahası genellikle onu araştırmayı
gereksiz bir yüke çevirir. Günümüzde tasavvuf metinleri
söz konusu olunca aşk için olan durum da budur: Ne anlama
geldiğini bilmeden bir kavram günlük dildeki insani tecrübe
anlamıyla yorumlanmış ve bütün sûfîlerin kelimeyi günlük
dildeki ve tecrübedeki anlamıyla kullanmış olduğu hesaba katılarak
uzun bir araştırma yapmaya gerek duyulmamıştır. Bunun
neticesinde sûfîlerin görüşleri ve sözleri araç haline getirilmiş,
ne dediklerini anlamaya çalışmaktan daha çok, sözlerinin ne
işe yaradığına bakılmış, sûfîlerle ve metinleriyle pragmatik bir
ilişki kurulmuş, belirsiz bir maksat –ki genellikle mutluluktur
maksat- çerçevesinde onların sözleri ‘istimal’ edilmiştir. Bir
kavramın doğru anlaşılması için önce ‘tecrit’ sürecinden geçirilmesi
gerekir. Bu süreçte ıstılahın dildeki anlamından ilişiğini
keserek uzun bir zaman diliminde kazandığı ‘ıstılah’ anlamına
ulaşmaya çalışırız. Kelimeyi dildeki kullanımından soyutlarken
terimin eşdeğer anlamlılarını bulmak da zorunlu bir merhaledir.
Metin, esas aldığımız ıstılahla birlikte öteki ıstılahlar üzerinde
kurulmuştur ve biri hakkındaki kanaatimizle ötekiler hakkındaki
kanaatimiz arasında bir uyum olmalıdır. Bu sayede metin
bütünlüğü tek bir kavramdan hareketle yanlış neticelere varmayı
engeller. Başka bir ifadeyle bir ıstılahı anlamanın doğruluk
ölçütü metnin bütünlüğüdür ve biz yazarın maksadını ancak
bu sayede anlayabiliriz.
Meseleye böyle bakınca, farklı kavramları aynı düşüncenin
ifadesi olarak okumak mümkün iken bazen bir kavramdan farklı
anlamlara gideriz ve hakikat ortadan kaybolur. Burada da bir
sorun vardır: Çağdaş insan için hakikat belirsiz bir kavram haline
gelmiştir. Bu husus tartışılabilir olmakla birlikte, geçmişten de
bu düşüncenin kaynakları vardır. Özellikle sofistler hakikatin
olmadığını ve her şeyin insana göre değişeceğini savunarak göreceliği
bir tavır olarak benimsemişlerdi. Bu nedenle bir kelimenin
bağlı olduğu bir hakikat ve mana olmadığı düşüncesi, tarihsel
bakımdan da kökeni olan bir düşünce sayılabilir. Fakat unutmamak
gerekir ki tasavvufun uzun tarihi sürecinde mücadele ettiği
akımlardan birisi bu mutlak göreceliktir. Bu mücadele sürecinde
sûfîler bilim geleneklerine yaklaşmışlar ve “Hakikat sabittir, bilgi
mümkündür” görüşünü benimseyerek sofistlerden uzaklaşmak
istemişlerdir. Bu nedenle tasavvufî metinlerin “Hakikat sabittir,
bilgi mümkündür” ilkesini esas alan bilim geleneklerinde inşa
edildiğini kabul etmek gerekir. Bunun anlamı şudur: Sûfîlerin
sözlerini, yoruma mutlak anlamda müsait metinler olarak görmek
tasavvufu reddetmek demektir. Bu nedenle tasavvuf ıstılah
geliştirme hakkını savunmuş ve başından beri tasavvufî düşünce
kavramlar üzerinden inşa edilmiştir. Bu bakımdan terimlerin
çokluğu, anlamanın önünde engel değil, bir ıstılah üzerindeki
yorumun sahih olup olmadığının kriteri (miyar) haline gelir.
Mevlana’nın meşhur istiaresiyle ‘dört farklı lafız bazen aynı
düşünceyi anlatabilirken’ mesele böyle ele alınmadığında bir
kelime dört ayrı anlama gelebilir. Birincisi doğru ve verimli
bir yol olarak anlatırken ikincisi hakikati anlamamaktan neşet
eden bir durumdur.
Tasavvuf metinlerinde aşk ile ilgili eş değer terimler arasında
fena, vuslat, iman, ihsan, ibadet, hullet (dostluk) gibi dinî düşüncenin
ve tasavvufî hayatın merkezî kavramları ilk akla gelenlerdir.
Aşk hakkındaki herhangi bir tahlilin bu kavramlara dair
yapılacak tahlille aynı neticelere varmış olması, tahlilin doğru
yapıldığının ölçütü olarak kabul edilebilir. Kavramın ne anlama
geldiği hakkında elinizdeki kitapta da olmak üzere çeşitli yazılar
ve açıklamalar vardır. Şimdi bu açıklamaları da dikkate alarak
bir şiir üzerinden Yunus’un düşüncelerini anlamaya çalışalım.
Şiir, Yunus’un Divan’ındaki ilk şiir olarak zikredilmiştir. Şiirin
ana teması besmelenin yorumu olarak kabul edilebilir ve bu
kez besmelenin yorumu üzerindeki görüşler ile aşk arasındaki
irtibatı görmemiz mümkün olacaktır.
ŞAİR SÛFÎLER
Mevlana, Yunus ve Niyazi-i Mısrî Üzerine İncelemeler
Ekrem Demirli
SUFİ KİTAP
Ankara'nın Sesi Haber Sitesi
Güncelleme Tarihi: 31 Mart 2018, 23:19