SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VERGİSİ

Benim gibi iş-yaşam dengesi arasına sivil toplum ile akademik çalışmaları sığdırabilenler için zaman en büyük servet. Hele bir de hayatınızın orta noktasına sürdürülebilirlik kavramını koyuyorsanız. Her şeyi daha titiz yapmaya başlıyorsunuz.
Bir işi tasarlarken hem rekabetçi bir yaklaşım sergileyip hem de sürdürülebilir olmasını düşünmek birazcık inovasyon gerektiriyor. İnovasyon içinse çok çalışmanın yanında; çok okumak, iyi örnekleri incelemek, ilham verici insanları dinlemek olmazsa olmaz.
Ben çok okumak ve ilham verici insanları dinlemek için nitelikli yayınları takip etmeye çalışıyorum. Ama söylediğim gibi bu yoğunlukta takip etmek biraz zorlayıcı olabiliyor. 
Bugünlerde Impact dergisinin Ekim-Kasım 2024 sayısını inceleme fırsatı buldum. 
“Etki yaratan, Sorumlu, İyi ve Sürdürülebilir Şirketler” ile ilgili örnek çalışmalar ve şirketlerin bakış açılarının ne kadar sürdürülebilir olduğunu gözlemleme imkânım oldu.
Aslında günün başına kendime şu soruyu sormuştum: “Sürdürülebilirlik neden bir etki yaratmadı,  Sürdürülebilirlik ütopyasına neden yaklaşamıyoruz?
Ve şu cevapları arkasından sıraladım.
Karlılık sürdürülebilirliğin her zaman önüne geçiyor. Eğer bir noktada sınırlar belirlenmediyse karlılığın yüksek olduğu durumlarda sürdürülebilirliğin sözü bile geçmiyor.
Eğer enerji ve insan kaynağından tasarruf olmasa karanlık fabrikalar devreye girmez. Güçlü ve rasyonel politikalar ile ekonomik yaptırımlar sürdürülebilirliği bir konuma getirecektir. 
Temiz enerjinin de itibarsızlaştırılması gibi problemler hala var. Buradaki doğrular henüz netleşmedi.
Eğitim seviyesi ne olursa olsun farkındalığı düşük seviyede olan bireyler bu işe kesinlikle bir kulp buluyor. (Ortak yaşam alanında bireylerin mesleki bilgilerinin bize doğrudan bir katkısı yok. Ancak bu kişilerin sürdürülebilirlik farkındalığı hepimize katkı sağlıyor.)
Gerçek gündemleri oluşturmak gerekiyor.
Sürdürülebilirlik unsurları maliyete eklenmek istenmiyor.
Ürün maliyetinde rekabetçi fiyat ile rekabetçi sürdürülebilirlik hala dengede değil. 
Çevresel yıkımın sosyal maliyeti finansal maliyetinden daha fazla etkiliyor.
İncelemeden çıkarılabilecek çok fazla şey olsa da birkaç cümleyle özetlemek en doğrusu sanırım.
Sürdürülebilirlik uzmanlarının çalışmalarına veya firmaların raporlarına, yayınlarına bakınca o kadar güzel bir tablo çiziliyor ki bu işlerden bağımsız insanlar bu durumlarla felaket senaryoları arasında Araf’ta kalıyor.
Gerçek anlamda sürdürülebilirlik çalışmaları firmaların web sitelerine koydukları bir sekmeden, yıldan yıla hazırlanan raporlardan daha ileriye gidebilmeli. Aslında sürdürülebilirliğin bir temel olup diğerlerinin üzerine inşa edilmesi gerektiği anlaşılmalı.
Hatta daha keskin bir yöntem gerekiyorsa sürdürülebilirlik vergilendirilmelidir.
Fatih Boran

YORUM EKLE
timbir - birlik haber ajansi